1878 Yılından Günümüze Berlin Kongrelerinde -I- Değişmeyen Kurallar --Emperyalist Emeller
18.Yüzyılda ortaya çıkan “ Sanayi Devrimi” nin doğal bir sonucu olarak batılı devletlerin can simidi gibi sarıldığı “Sömürgecilik” ruhunun getirdiği doymak bilmeyen hırs ve ihtiras ile, 1789 Fransız ihtilalinden sonra bütün dünyayı etkisi altına alan "ırkçılık " hareketlerinin bir çığ gibi yayılması, 21.yüzyılın insanlığını perişan eden küresel emperyalizmi doğurmuştur. Başka bir deyişle; Siyasal emperyalizmin de, kültürel emperyalizmin de, ekenomik emperyalizmin de temeli: Sanayi devriminin yarattığı sömürgecilik ruhudur.XIX.Yüzyılın ilk çeyreğinde dönemin Avrupa ‘sına ve bütünüyle dünyaya baktığımız zaman hemen hemen bütün dünyanın küresel bir sömürgeler alemi olduğunu görmekteyiz. Gerçekten de XIX. Yüzyıl dünyasının sosyo-politik durumuna göz attığımız zaman , dünya devletlerinin “sömüren” ve “sömürülen” devletler diye ikiye ayrıldığını görüyoruz. Sanayi devriminin getirdiği imkanları çok iyi değerlendiren İngiltere, Fransa, Hollanda, Portekiz, İspanya ile daha sonraki yıllarda bu devletler listesine dahil olan Almanya, İtalya gibi Avrupa devletleri ile Amerika Birleşik Devletleri bütün bir Asya ve Afrika kıtalarının bakir topraklarını sömürge alanı haline getirmişler, oralarda yaşayan devletlerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürüp tüketmişlerdir. (1) "Küreselleşme" ve "Globalleşme" kavramlarını kendi iğrenç emellerine göre tanımlayan sömürgeci devletler, Birleşmiş Milletler kararlarını, evrensel insan hakları kurallarını, milletlerarası sözleşmeler ile bu sözleşmelerin temelini oluşturan milletlerarası kongreleri de kendi istedikleri gibi yönlendirerek, kendi istedikleri şekilde kararlar aldırarak masum ve mazlum milletleri köleleştirmeye, toplu katliamlar yapmaya ve sömürmeye devam etmektedirler. Bunun en son örneğini Libya sorununa bir çözüm bulmak için toplanan yeni Berlin kongresinde görmekteyiz.Sırası gelmişken Osmanlı Devleti için çok önemli antlaşmalardan birisi olan "Berlin antlaşması" na ev sahipliği yapan "Berlin Kongresi" ile, bu kongrede zamanın emperyalist devletlerinin Osmanlı Devleti aleyhine oynadıkları gizli ve kirli oyunları yeniden hatırlamak ve 19 Ocak 2020 tarihinde yine Almanya'da Berlin'de yapılan yeni Berlin Kongresi' nde alınan kararları tarihin süzgecinden geçirerek yeniden irdelemek gerektiği kanaatindeyim.İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya- Macaristan, İtalya, Almanya ve Osmanlı Devletinin katıldığı Berlin kongresine Almanya Başbakanı Bismark’ ın başkanlığında 13 Haziran 1878 de başlamış olup, 13 Temmuz 1878 de bitmiştir.Uzun süren tartışmalar sonucunda, 3 Mart 1878 tarihli Ayastefanos Antlaşmasının 16.maddesi Osmanlı Devletinin bütün itirazlarına rağmen bir değişikliğe uğramadan Berlin ‘de yapılan 13 Temmuz 1878 tarihli Berlin kongresin’ de de aynen kabul ediliyor, Berlin Antlaşmasının 61. maddesi olarak aynen yerini koruyordu.Tarihimizde 93 harbi diye anılan 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonucunda Osmanlı Devletinin yenilmesi ve Rus ordularının bazı Türk Şehirlerini işgal ettikten sonra Yeşilköy’e kadar dayanmaları ve sonrasında yapılan Ayastefanos antlaşması ve Berlin kongrelerinde alınan kararlarla görünürde Osmanlı Devleti içerisinde kalan gayri Müslimlere özellikle de Ermenilere sağlanacak ıslahat hareketlerini esas aldığı sanılan Ayastefanos Antlaşmasının, aslında Osmanlı devleti üzerindeki Ruslarla –İngilizlerin menfaat çatışmasından başka bir şey olmadığı açıkça ortaya çıkmıştı. Bu iki devlet nerdeyse birbirine savaş ilan edecekti ki, savaşı göze alamayan Rusya, İngiltere’nin teklifini kabul ederek Ayastefanos Antlaşmasının diğer Avrupa Devletlerinin de katılımıyla Berlin Kongresinde yeniden görüşülmesini kabul etmişti.(2)Berlin Kongresine Almanya adına katılan Bismark; Tıpkı günümüzde AB adına Almanya temsilcisi olarak katılan Şansölye Merkel gibi Berlin Kongresini tahakkümü altına almıştı.Kongre Başkanı olması hasebiyle diğer kongre üyelerine karşı tepeden bakarak onları küçük düşürmek için çabalardı. Diğer kongre üyelerine söz hakkı vermeden kendi fikirlerini empoze etmek, zaman zaman onların düşünce ve itirazlarını dinlemeden karar vermek değişmez karakteri idi. Özellikle Osmanlı Devletini temsilen kongrede bulunan Mehmed Ali Paşa,Sadullah Paşa ve Kara Todori Paşa ne zaman söz alsalar onların sözlerini kesmekten hatta hakaret vari konuşmaktan geri kalmıyordu.Nitekim kongrenin açılış konuşmasında Osmanlı heyetine dönerek:“Tarafımdan göreceğiniz samimiyeti başkalarından göremeyeceksiniz. Halihazır durumu sizden saklamak istemem. Kongrenin Osmanlı Devleti için toplandığını sanarak kendinizi aldatmayınız. Osmanlı Devleti ile Rusya arasında yapılan Ayastefanos Andlaşması Avrupa Devletlerinin menfaatlerine dokunahn bazı maddeleri ihtive etmeseydi olduğu gibi bırakılırdı. Bu menfaatlerin istenilen ölçüde sağlanması için devletler bir kongre toplanmasına karar verdiler. Ben de bu Kongrenin başkanlığını kabul ettim. Mevcut müşkilatın halledilmesinde Ayastefanos Andlaşması hükümlerinden bazılarının hafifletilmesi mümkün ve belki tabiidir. Bu düzeltmelerden istifade edersiniz. Fakat daha ileri gitmek isterseniz hiç bir şey elde edemezsiniz."(3)Bu sözler, Osmanlı Devleti murahhas heyeti için tam bir tehdit taşıyordu. Kongrede Osmanlı Devletine karşı tam bir cephe alındığı ortadaydı. Osmanlı Devleti yalnız bırakılmıştı. Bu durumu Avusturya ve İngiliz delegeleri de gayet açık şekilde görüyorlardı. Ancak kulislerde yapılan gizli konuşmalarda Bosna-Hersek’in Avusturya’ ya verileceği için seslerini çıkartmıyorlardı. İngilizler ise Kıbrıs adası söz konusu olduğu için duymamazlıktan geliyorlardı. Prens Bismark, “kongreye münakaşa etmek için gelinmez” sözünü sık sık tekrarlayarak , “ eğer şarkla ilgili bütün güçlüklerin halledilmesini arzu edecek olursak, yüz sene bununla uğraşmak zorunda kalırız” (4) diyerek Osmanlı Devleti delegelerinin söz söylemesine, hatta diğer ülkelerin delegeleri ile istişare etmelerine bile izin vermiyordu. Bu kongre aslında batılı devletlerin kendi fikir ve düşünce ve kararlarını Prens Bismark kanalıyla Osmanlı delegelerine dikte ettirmekten başka bir şey değildi .Berlin Kongresinde Almanlar bir taraftan Osmanlı Devleti ile dost olduklarını “düvel-i muazzama”ya karşı Osmanlı Devleti’nin yanında olduklarını ileri sürerken, diğer taraftan kongre başkanı Prens Bismark vasıtasıyla emperyalist emellerini uygulamaktan geri kalmıyorlardı. Devam edecek--------------------------- *Tarihçi, Yazar. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Em. Şube Müdürü, Paleografya uzmanı(1) :Yılmaz Öztuna, “Osmanlının son döneminde Ermeniler, Ermeni sorununun oluşturduğu siyasal ortam.Sh.43 Kültür -sanat yay.Ank.202”(2):Ercüment Kuran,Prof.Dr.”Ermeni meselesinin milletlerarası boyutu” Yeni Türkiye 32/235 (3):Mahmut Celaleddin Paşa,Mirat-ı Hakikat,Haz.ismet Miroğlu,Bereket yay.İst.1983 sh.600 (4):Mahmut Celaleddin Paşa ,a.g.e Sh.649