VALİ SAYIN MEHMET ALPASLAN IŞIK;
“BELKİ SADECE 1 YIL AMA AĞIRLIK OLARAK BİR ÇOK YILA BEDEL BİR YIL OLDU”
2020
benim için iki dönemden oluşuyor. Birincisi 2020’nin ilk altı ayını kapsayan
Ankara dönemi, diğeri karaman dönemi.
Dünyanın
felaket yılı olarak nitelendirdiği yıl olan 2020’ye Ankara’da girdim. Aslında
ilk başta bana o kadar farklı bir yıl gibi gelmedi. Bakanlıkta aynı yoğunlukta
çalışmaya devam ettik. Ta ki Pandemi başlayana kadar.
İşte
o an insan elindekilerin ne kadar kıymetli olduğunu anlamaya başlıyor. Ve bir
anda bunları kaybedebileceğini. Haziran ayında başladığım Karaman Valiliği
görevimi de maskeli balo olarak nitelendiriyorum. Herkeste maske, gerçek yüz
Pandemiden sonra ortaya çıkacak.
Özetlemek
gerekirse zor bir yıldı 2020. Ama insanın hayatını gözden geçirdiği,
değerlerini yeniden sınadığı bir yıl oldu. Bence belki sadece 1 yıl ama ağırlık
olarak bir çok yıla bedel bir yıl oldu.
MİLLETVEKİLİ SELMAN OĞUZHAN ESER;
“YAŞANILAN HERŞEYLE, GEÇEN YIL BANA GÖRE HÜZÜN YILIYDI”
2020
yılı hafızamıza Corona virüsü ile kazındı.Burada düşüncelerimden çok hislerimi
paylaşmak istiyorum. Zor günler geçirdik, geçirmeye devam ediyoruz. Geçen koca
bir yıl hatırlanacak, anılacaksa; ilk önce kaybedip de tekrar
kazanabileceklerimizi değil kaybedip yerine hiçbir şeyi koyamayacaklarımızı
anmak istiyorum. Koca bir yılda güzel şeyler yaşansa da, ya bir yakınımızı yada bir sevdiğimizi
kaybederek acısını yaşadık. Öyle oldu ki yılın sonuna doğru çokça kaygılandık,
bayramlarda ellerini öpecek nenemiz, dedemiz kalmayacak diye. Yaşanılan
herşeyle, geçen yıl bana göre hüzün yılıydı. Kaybettiklerimize Allah'tan rahmet
kalanlara sağlıklı ömürler diliyorum.
Pandemi nedeniyle bomboş kalan sokaklarda dolaştım. Kaldırımlarda sabahtan akşama yürüyen insanların, duvar kenarına çökmüş ayakkabı boyacısının, simitçinin, seyyar satıcının, metroda veya otobüste karşılaştığımız mevsime ve mekana uymayan marjinal tazlı insanların, kalabalık sokakların, şehrin gürültüsünün hayatımızda ne kadar önemli yeri olduğunu; sosyalleşmenin insan yaşamında ekmek, su gibi vazgeçilmez olduğunu anladım. Her gün eve giderken kırmızı ışıkta durduğumda mendil satan yaşlı teyzeyi göremedim, onu da merak ettim. Acaba çıktı mendil satamadan döndü mü yoksa virüs nedeniyle hiç mi çıkmıyordu. Peki ya çalışmadan nasıl geçiniyordu? O yaşta başka bir işte bulmuş olamazdı. Her taraf virüs. Yoksa başına bir iş mi gelmişti? Keşke... diyorum. Hissettirmeden hayatımıza giren ne çok şey varmış, gidince anladık. Ve şimdi hayatımızda olan ne kadar çok şey var halen kıymetini bilmediğimiz. 2020 yılı hüznün yanında hiç değilse kıymet bilmeyi, birbirimize kalben sarılmayı ve azimle mücadele etmeyi öğretmiş olsun.
MİLLETVEKİLİ İ.ATAKAN ÜNVER; “2020 HEM DÜNYA HEM DE DAHA FAZLASIYLA BİZİM İÇİN KÖTÜ BİR YIL OLDU”
2020
iyi bir yıl oldu deme şansımız yok elbette. Öncelikle yeni tip koronavirüs
olarak adlandırılan covid-19 pandemisi tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de
etkisine aldı. Bu salgının hem insan sağlığı hem de ekonomi üzerindeki
etkileriyle mücadele edilmeye çalışılırken, bir müddet sonra devletin Sağlık
Bakanlığı ağzından toplumu aldattığı, yani salgından dolayı virüs kapan gerçek
kişi sayısını saklayıp açıklamadığı, bunun yerine bilimsel olarak hiç bir anlam
atfedilmeyen hasta sayısı adı altında virüs bulaşması yanında hastalığın
semptomlarını gösterdiği için tedavisine başlananların sayısını açıkladığını
öğrendik. Bu, gerçekten tüm ülkede hayal kırıklığı yarattı. Gerçek rakamlar
gizlenerek yaratılan "işler iyi gidiyor" algısı bir anda yerle bir
oldu. Sağlık Bakanlığı, gerçek rakamları açıklamak zorunda kaldığında vaka
sayısında Avrupa'da birinci, dünyada ise üçüncü olduğumuz ortaya çıktı. Tüm
bunların yanında çok yakınımıza kadar gelen covid-19 ölümleri, daha radikal
tedbirlerin alınmasını zorunlu kıldı. Gerçeğin ortaya çıkmasıyla birlikte biraz
daha ciddi bir mücadele ortamı doğduğu söylenebilir. Sağlık çalışanlarımızın
cansiperane ve fedakarca yaptığı çalışmaları minnet duygularımızla yüceltirken,
Sağlık Bakanlığı'nın topluma gerçek bilgileri vermemesi, suni olarak yarattığı
"işler iyi gidiyor" algısı nedeniyle toplumu rehavete sürükleyerek
salgının yayılmasına ve ölümlerin neredeyse her haneye kadar girmesine
sebebiyet vermesi yanı sıra 83 milyonluk ülkeye ancak 1 milyon 300 bin grip aşısı
temin etmesi ve 2020 yılının son günlerinde dünya devletlerinin aşılamaya
başlayarak milyonlarca kişiye covid-19 aşısı uygulaması karşısında, yıl sonu
itibariyle aşılamaya başlamak bir tarafa aşının bile ülkeye getirilememiş
olmasını eksi puan olarak not ettik. Elbette bu günler geçecek, hastalıkla
mücadelede zaafiyet gösterenler, günü geldiğinde mutlaka yaptıklarının
muhasebesiyle karşı karşıya kalacaklar.
Covid-19 pandemisiyle mücadelede sağlık çalışanlarının özverisi sayesinde sağlık yönünden salgının boyutları belirli bir seviyede tutulabilirken ekonomik olarak tam bir yıkımla karşı karşıya kaldık. Özellikle esnaf, iş arayan işsizlerimiz, geliri olmayan yurttaşlarımız ve bu dönemde işini kaybeden emekçilerimiz ekonomik anlamda çaresizlik içine düştüler. Dünya devletleri yurttaşlarına milyar dolarlar/eurolar düzeyinde karşılıksız yardım yaparken, hazinenin boş olması nedeniyle Türkiye'nin ihtiyaç sahiplerine sadece 8 milyar TL'lik karşılıksız para verebilmesi zordaki yurttaşlarımızı tam bir yokluk içine itti. İktidar, kendi ihtiyaç sahiplerine yeterli yardımı ulaştıramazken, bunu yapmak isteyen Millet İttifakı'nın CHP'li başkanlar tarafından yönetilen belediyelerine engel olması, hesaplarındaki paralara el koyması vicdanlarda kabul görmedi. 2020'de yaşananlar, ülkenin 2018'de getirilen tek adam rejimiyle birlikte içine sürüklendiği ekonomik ve yönetsel krizin, bu dönemde tam bir ekonomik buhrana dönüştüğünün dışa vurumu oldu. Bunun yanında dış politik sorunlar, içeride günden güne daha da aşağıya düşen demokrasi ve özgürlükler çıtası, adalete duyulan susamışlık, tarihin en üst düzeylerinde seyreden işssizlik verileri, yılın ilk üç çeyreğinde eksi olan büyümenin son çeyrekte beklendiği gibi gerçekleşse bile ancak sıfırın biraz üzerinde gerçekleşebileceği ihtimali, Türk Lirası'nın yabancı para birimleri karşısında sürekli değer kaybetmesi, çift haneli rakamlarda süreklilik kazanan enflasyon artışı gibi aksaklıklar, 2020'nin önceki yıla göre daha kötüye gittiğinin kabulünü zorunlu kılan somut veriler ve gerçekler olarak karşımızda durmaktadır. Velhasıl 2020 hem dünya hem de daha fazlasıyla bizim için kötü bir yıl oldu. Yaşadıklarımız, 2021'e umutlu bakmamızın önünde engel olarak varlığını halen sürdürüyor. Eğer en azından covid-19 salgını durdurulabilir ya da önemli ölçüde geriletilebilirse 2021 için biraz daha umut var konuşma ihtimalimiz söz konusu olabilir.
Devam edecek…