Çocuklarımın anneannesi Alzheimer hastası idi, rahmete kavuştu, bugün defnettik.
Nasıl hasta olmasın!
Yaşadığı içinden çıkılmaz onca sorun, pek çok Anadolu kadını gibi çektiği o kadar eziyet...
Beyazı severdi ama ağzında hep bir "kırmızı yorgan" vardı. Neydi onun bu takıntısı bir türlü bilemedik. Çok uğraştım çözemedim.
Çocukluğunun bir özlemi miydi?
Evlendiğinde bir kırmızı yorganı olsun istemişti de almadılar mıydı? Bilemedik.
"Sen kimin kızısın" diyordu kızına ve tanımıyordu kimseyi, dost mu, düşman mı? Dostluk ne demek, düşmanlık ne!
Lakin çok ilginç; Alzheimer olduktan sonra eski hastalıkların çoğu kalmadı.
Bütün üzüntüleri bitmişti... Hapiste olan oğlunun acısı da bitti, öldürülen torununun acısı da...
Ne geçmiş yaşantılarının bir önemi vardı artık, ne de gelecek endişesi..
Bir Alzheimer hastasının korkusu, endişesi kalmıyor demek ki! Formatlanıyor beyni.
Çocuklarımın hali ne olacak, oğlum üniversiteyi bitirdi hem işsiz, hem evlenecek çağı geldi nasıl etsem, engelli torunumu ne yapayım, ya eşinden şiddet gören kızım, ya kanser hastası kardeşim...
Bu sene su yok, tarlamdan mahsül kaldıramazsam ne yiyip içecem, inek de buzağılamadı...
Başkasına muhtaç bir hastalık... Alan elsin. İhsan buyuranların, akıllı dolandırıcıların elinde dolandırılan bir kulsun.
Tevekkül Allah'a elbette lakin bir kulsun neticede ve sıkıntı insan için... İnsan sorunlarıyla yaşayacak, mecbursun.
Kaderimiz buymuş, dünya imtihan dünyası, elden ne gelir deyip boş vermek bir insan için ne zor!
Kilitlemişti beynini Şerife ana bir kırmızı yorgana... Kaçıyordu belki tüm olumsuzluklardan.
Hiç kimseyi bilmiyor, tanımıyordu ama sürekli bir neşeli hali vardı artık. Ne açlık, ne torun, çocuk, ne geçim derdi hatta yaşamak yahut ölüm. Önemsizdi hepsi.
Yediği baklavanın tadını alabiliyor muydu bilmiyorum ama sevmediği bir şey olduğunda yüzü ekşiyordu. Tuzlu ne, acı ne, tatlı ne ki!
İyilik de yok, kötülük de yok, korku, kaygı da yok, yokun içinde bir yok...
Ve öğrendim ki; insanı yaşlandıran ve hasta eden; geçmiş acıları, yaşantıları ve gelecek kaygılarıymış meğer.
Ölmeden önce yok olmak sanki...
Rahmet olsun Şerife ana...
Kabrinin içinde üstüne bir kırmızı yorgan sermek isterdim.