Büyük Türk Hakanı Alparslan, veziri Nizamülmülk İle yapılan haksızlıklarla ilgili olarak gelen isimsiz şikâyet ve jurnaller üzerine vezirini çağırıp:
“Belki hakikat payı vardır. Kimliklerini bildirecek kadar yürekli olanları çağır, konuş; ismini saklayanlar ise zaten yok demektir.” der.
Bir gün namaz seccadesinin içine konulmuş bir kâğıt bulur. İhbarı yapan, vezirin halkı soyup büyük servet edindiğini yazmaktadır. Hakan, bu ihbara değer vermez fakat aynı şikâyet ve ihbarlar gelmeye devam edince vezirini yanına çağırıp der ki:
" Bu adam anlaşılıyor ki aç ve işsiz, bu itibarla bol vakit bulabiliyor. Azim sahibi de. Hep aynı şeyi tekrarlıyor. Sen bu adamı tespit et, öyle bir göreve getir ki hem işsizlikten kurtulsun hem de hakikati öğrensin."
Vezir adamı buldurur ve hiçbir şey söylemeden kendisini gelir-gider memuru yapar. Hakan bu sefer yeni bir mektup alır. Mektubu gönderen kişi, önceki ihbarları yapan ve işe yerleştirilen kişidir ve mektupta, önceki ihbarlarının yalan olduğunu bundan dolayı özür dilediğini bildirmektedir.
Bunun üzerine büyük Türk Hakanı Alparslan gelecek tüm devlet adamlarına ve yöneticilerine şu ibret dolu mesajı verir:
“RAHAT ETMEK İSTEYEN DEVLET ADAMLARI VE YÖNETİCİLER ÜLKELERİNDE AÇ VE İŞSİZ KİMSE BIRAKMAZLAR VE KENDİ YAŞANTILARINI HALKIN VİCDANLARINA SUNARLAR.”
Türk tarihinin Gözyaşları adlı kitabımdan.