Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, dünya denilen yerde yaşayan birçok insan varmış!
Bu insanlar mutluluk ve ahenk içinde yaşayıp giderlermiş.
Hep muhabbet ederler, arabaları bile olmadığından, trenle, otobüsle, hatta yürüyerek birbirlerini ziyaret ederlermiş!
Böyle saadet içerisinde yaşayıp giderlerken, bir gün evlerinin kapısına bir canavar gelmiş!
Adı TELEVİZYON'muş.
İnsanların kimisi onu hemen eve alırken, bazıları almamak için direnmiş, ama onlarda sonra dayanamamış ve içeri almışlar!
Televizyon canavarı içeri girmiş ama girince de hiçbir yeri beğenmemiş!
"Ben en başköşeyi isterim." demiş!
İnsanlar çaresizce onu, en başköşeye oturtmuşlar!
Küçücük, şişman, çirkin olan televizyon canavarı, zamanla büyümüş, güzelleşmiş.
Birde kilo verip incelince, insanlar çok daha fazla sevmişler...
O evlerde, televizyon canavarının rahatı çok iyi olunca akrabalarından olan TELEFON canavarını çağırmış!
Telefon canavarı gelmiş!
İnsanlar yine önce istememiş ama sonra onu da evlerine almışlar...
Hatta telefon canavarını o kadar çok sevmişler kiiii;
çantalarına,
ceplerine,
hatta yastıklarının altına bile koyar olmuşlar!..
(Sağlıklı kalmak için her şeyin hormonsuzunu,
tazesini,
iyisini almak için çalışan insanların beyinlerindeki hücreleri bile yemiiişşş, amaaa ses çıkaramamışlar.) Derkeeeeeen!
Telefon canavarının içi o kadar büyümüş, o kadar genişlemiş kiii, güzelleşmiş, serpilmiş,
veee...
TİK TOK gibi WHATSAPP gibi FACEBOOK gibi, YOTUBE gibi tatlımı tatlı bebek canavarları olmuşşş!..
İnsanlar bunları daha da çok sevmişler! Fakat en büyük düşmanlarının CEPlerinde olduğunu bir türlü anlayamamışlardı.
(Hatta bu bebekleri yapamayan telefonlarını çöpe atmışlar!..
İnsanlar artık birbirine 'Selamün aleyküm' yerine (sa) demeye başlamışlar...
Birbirlerini öpmek için ()
Kızdıklarını ifade için ()
Sevdiklerini ifade için ()
Şaşırdıklarını ifade için de gözlerini pörtleterek ()
işaretini göndermişler!
Artık insanlar birbirini göremez, hatta sesini bile duyamaz olmuş!
Herkes çok üzgünmüş, ama yine de vaz geçemiyormuuuşşş...
MAALESEF!
Şimdi yaptığımız gibi!
-----------------
Her gün telefonla meşgul olduğumuz kadar kitap okumaya, yakınlarımızla, sevdiklerimizle,
dostlarımızla ilgilenmeye vakit ayırabiliyorsak sıkıntı yok!.
Katık bulamayıp ekmeğin içerisine ekmek katan geçmişlerimizin, hangisini yemeye şaşırdığımız sofralara oturup, sonra israf eden nesil olduk...
Sabah namazını kaçırdığı için ağlayan dedelerimizin, dizi kaçırdığı için ağlayan torunları olduk...
Sokaklarda bidonlar ile su tankerlerinde sıra bekleyen büyüklerimizin, sıcak su gelmesi için bidonlarca su akıtan çocukları olduk...
İki yamalı şalvarından birisini günlük diğerini de cuma ve bayramda giyinen dedelerimizin, bir bayram giydiğini diğer bayram giyinmeyen nesilleri olduk...
Kitap okumayanları, ahlâklı davranmayanları ayıplayan dedelerimizin, kirada oturmayı, halk otobüsü kullanmayı ayıplayan torunları olmuşuz...
Tek odalı evlerde on kişi yaşayıp, mutluluk abidesi büyüklerimizin, geniş geniş ayrı odaları bulunan evlerde mutsuzluğu gelenek haline getiren torunları olduk
Hayırlı, huzurlu ve sağlıklı günler diler, sevgi ve saygılar sunarım.