Dün iki paylaşım yapıp şöyle bir soru sormuştum “Bizde böyle güzel şeyler neden olmaz?”
İlk paylaşımımda Japonya’da “GÜNEŞİN OĞLU ADI ILE ANILAN İMPARATOR HİROHİTO” kendi istek ve arzusu ile imparatorluktan ayrılıp sarayından bir tek eşya almadan, hizmetkârlarını serbest bırakarak ülkesini demokrasiye geçirmiş ve ölünceye kadar sade bir vatandaş olarak yaşamıştır.
Yine Almanya başbakanı Angela MERKEL kendi istek ve arzusu ile başbakanlıktan ve parti başkanlığından, “GENÇLERİN ÖNÜNÜ AÇMAK LAZIM” diyerek ayrılmıştır.
Gelelim ülkemize; şu anda iki büyük siyasi partimizin genel başkanları yaklaşık 25 yıldır partilerinin başında olup, ayrılmayı akıllarının ucuna bile getirmemektedirler.
Bu siyasi partilerden ikisinin genel başkanları ile Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinde dört yıllık bir okul arkadaşlığımız var. Yaşları benim gibi 70 i aşıp seksen yaşına merdiven dayamış durumdalar. Gördüğüm kadarıyla da ayrılıp yerlerini gençlere bırakmayı hiç düşünmemekteler. İki defa mektupla uyarmama rağmen hiç oralı olmadılar.
Hiçbir makam ve mevki kimsenin malı, mülkü değildir. Hele babadan kalma miras hiç değildir.
Dedem Korkut yüzyıllar öncesinden uyarı yaparak şöyle demiştir:
“TÜKENDİĞİNİ ANLAYAN YÖNETİCİLER, YERLERİNİ ARKADAN GELENLERE BIRAKMALIDIRLAR”
Not: Ülkemiz 1960’lı yıllarda böyle güzel bir hareketi yani görevi kendi isteği ile bir başkasına devretme asaletini yaşamıştı. Kimdi bu büyük insan derseniz onu da sonra açıklamak üzere sizlerin merakına bırakıyorum.
Hayırlı, huzurlu ve sağlıklı günler ve akşamlar diler, sevgi ve saygılar sunarım.