Evvel zaman içinde şeytan, çölde bir taç bulur.
Başına geçirir. "Bu taç Hz. Süleyman’ın tacıdır, ey bu diyarlarda bulunan hayvanlar hepiniz bana tâbi olun gelin emrime girin" diye haber gönderir.
Bunu duyan Aslan, Fil ve Kaplan şeytanın yanına gelip bir bakarlar ve şöyle seslenirler:
----Ey şeytan! Bize başında tacı olan değil, aklı başında olan kral gerek. Hadi ordan" deyip yanından ayrılırlar.
Fakat pervane haberi alınca koşarak şeytanın yanına gelir ve onun söylediklerine inanır ve aklınca der ki:
----‘Bana ne güzel vaatlerde bulundu, benim büyük işler başarabileceğimi, yüksek yerlerde oturabileceğimi, ışıklar saçarak dolaşacağımı herkesin bana hayranlıkla bakabileceğini, bütün hayvanlardan üstün olacağımı söyledi’ diyerek teklifi kabul eder.
Hızla ve sevinçle uçmaya başlar, gördüğü her büyük ateşe yaklaşmaya çalışır fakat gölgesine bile yaklaşamaz.
Bu şekilde dolaşırken, yorgun ve bitap düşerek, küçük bir kulübede, mum ışığında çalışan bir talebenin başında uçar da uçar.
Yorgunluktan bitap düşer ve mumun üzerine düşerek can verir.
Hayat da böyledir.
Tesadüflerle, hile ve entrikalarla insanları etraflarına toplayıp, onları çeşitli vaatlerle kandırıp, hâk ve hakikatten koparanlar, her devirde bulunurlar ve kendilerine inananları pervane gibi ateşe atarlar.
Hayırlı, huzurlu ve sağlıklı günler ve akşamlar diler, sevgi ve saygılar sunarım.