Gündemimiz o kadar yoğun ki takip etmeye ne zaman yetiyor ne yürek dayanıyor.
Son zamanlarda Narin’le yatıyor, Narin diye uyanıyoruz.
Ah Narin… Adın gibi yaşatılsaydın keşke.
Üstüne titrenerek büyütülen bir kız çocuğu olsaydın ama olmadı.
Narin kızımız tüm ülkenin yüreğini dağladı.
Narin ilk değil maalesef son olacağa da benzemiyor.
Çözülemeyen çocuk ölümleri, kadın cinayetleri, silahla adam öldürme vs suçları o kadar arttı ki insanlar kanıksayacak, tepki vermeyecek diye ödümüz kopuyor...
Ülkemizin geldiği durum içler acısı.
Çocukları, kadınları hatta sokak hayvanlarını bile koruyamıyoruz
Bu ülkede dört şey olmayacaksın demiş Yaşar Kemal. “Kadın, çocuk, ağaç ve sokak hayvanı.”
O kadar haklı ki…
Toplumsal düzende iyiye giden hiçbir şey yok.
Cezalar caydırıcı değil.
İnsanların adalet sistemine olan güveni kalmadı.
Suça suçla cevap verenler “Adaletimi kendim sağladım.” diyor. Ne vahim.!
Herkes kendi adaletini kendi sağlarsa hukuk sistemine gerek kalmayacağı kesin.
Dünyanın tehlikeli bir yer olmasının sebebi kötülük yapanlar değil, olup biteni seyredip hiçbir şey yapmayanlardır, diyor A. Enistein.
Evet, seyredip hiçbir yapmayan o kadar çok ki.
Görmezden gelenler.
Bilip susanlar…
Bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılar…
Suçu kesin olduğu halde serbest kalan sözde fenomenler bozulmuş adalet sisteminin yakın zamandaki örneği…
Ve 26 suç kaydı olduğu halde dışarıda serbestçe gezen ve nihayetinde gencecik bir hayatı solduran suç makineleri…
Adalet kimlere işliyor?
Çocuğu katil de olsa yurt dışına kaçıranlara mı?
Yoksa bir sokak röportajı nedeniyle hapis yatanlara mı?
Hani adalet? Gören var mı?
Döneminde çok konuşulan “Baklava adaleti" diye meşhur bir olay var.
Hala da kinayeli cümlelerin öznesi olarak kullanılır.
1997 yılında Gaziantep’te 4 çocuk baklava çalmış ve dokuzar yıl ceza almış.
Kulağa tuhaf geliyor ama gerçek.
Baklava adaleti…
Çağa göre mi değişiyor bu kavram?
O zamanla bu zamanın ne farkı var? Suçlar aynı cezalar mı farklı?
Şimdilerde “sosyal medya adaleti” “baklava adaleti” nin şöhretini elinden aldı.
Ben sosyal medya adaletini daha güçlü bulanlardanım.
Narin kızımızın olayında olduğu gibi…
Sosyal medya bu kadar ilgilenmeseydi bu konuyla, Narin de diğer vakalar gibi dosyası kapananlardan olacaktı.
Şehit edilen Polis Memuru Şeyda Yılmaz olayındaki gibi…
Sosyal medya tepkisini göstermeseydi 26 suçtan sabıkalı cani 27. suçunu işleyip bir hayatı söndürdükten sonra çöp poşeti giydirilip hayvan izleme aracına konulmayacaktı…
Nerden bakarsak bakalım izahı olmayan şeyler.
Bir suçlu hukuk sistemi tarafından cezalandırılmayınca ya da bir masum haksız yere yargılanınca “sosyal medya adaleti” devreye giriyor.
Haklıya hakkını veriyor, suçluya cezasını kesiyor canım sosyal medya.
Ülkedeki adalet algısını nasıl da etkiliyor.
Onun tanıdığı, bunun yeğeni demiyor…
Kişilerin değil hukukun üstünlüğü bizim güvende yaşamamızı sağlayacak.
Bunun için güçlü olan haklı olmaya devam etmesin, haklı olan güçlü olsun dileğim.
Toplumsal barış ve huzurun tek teminat adil bir yaşamdır.
Adalete olan inancımızı öldürmesinler.
Çünkü bir gün adil olmayanlara da adalet lazım olacak...