Osman Nuri KOÇAK Muhalefet partilerinin kahir çoğunluğunun gösterdiği Cumhurbaşkanı adayı, özellikle CHP tabanında ateşli tartışmalara neden olmaktadır. Ekmelettin İhsanoğlu’ nun şahsı ve geçmişi üzerinde yoğunlaşan bu tartışmalar, lehte ve aleyhte pozisyon alan her tartışmacının “haklı adam canım” diyecek tezlerine sahne olmaktadır. Bu tartışma zemini bana göre yanlıştır ve hilelidir. Manipülatiftir. Hepimizin, hatta en kusursuz görünenlerimizin bile adını ve geçmişini projeksiyon altına alsanız durum bundan çok farklı olmaz. Kusur aradınız mı bulamayacağınız insan yoktur. Gerçi bazı arkadaşlarımız için bu durum kusurun ötesinde bir suç ve ihanettir ve yaptığımız türden kıyaslamalar bu nedenle geçersizdir. Bu tartışma zeminini önümüze açanlar şimdi keyifle ellerini oğuşturuyor olmalı. Çünkü başarıyorlar. Neyi başarıyorlar? CHP’ yi işlevsizleştirmeyi, Binde birlik partilerin avazının CHP’ nin avazını bastırmasını, CHP de anarşi ve başıbozukluğu, CHP tabanının birbirine saygı duymadığı bir ortamın yaratılmasını, CHP tabanının yöneticilerine saygı duymadığı, güvenmediği ve hatta satışa geldiği duygusunun yaratılmasını, “Bu partiyi kapatmalı artık” veya “bölünmeli ve ayrı bir parti ile yola devam edilmeli” Söylemlerinin bir virüs gibi tabana yayılmasını başarıyorlar. Bunun sonucunda da “Eksik Doğu Irkları yönetme kabiliyetinden yoksundur. O nedenle bu halklar batı düşünce tarzı içerisinde olmalı, batılılarca yönetilmelidirler” diyen Emperyalizmin meşru dayanağına karşı çıkan ve “Türklerin ve Doğunun’ da göz kamaştıran medeniyetleri vardır” diyen ve bu medeniyeti tekrar eski itibarına kavuşturmak isteyen Atatürk ve onun partisi, yok olma sorunu ile karşı karşıya kalsın isteniyor. Üçüncü dünya ülkelerinin hâlâ önlerindeki en büyük rehber olan Mustafa Kemâl’ in anti sömürgeci kalkanını tutan en değerli bilek CHP bileğidir. Bu bileği kırarlarsa bu kalkan yere düşer. Bu isteniyor. Peki, bunu kimler ve niçin istiyor? Tırnaklarımızı bir birinin boğazından çekip, hınçla bakan gözlerinizi birbirinizin üzerinden ayırıp etrafınıza şöyle bir bakarsanız onları çok kolay bir şekilde görebilirsiniz. CHP’ deki toz dumandan nemalanacak olanların ellerine bakın nasıl oğuşturuyorlar görebiliriz. Onlar Türkiye dostları değildirler. Onlar dünya mafyasının içerdeki uzantılarıdırlar. Onlar Doğu’ nun köle gelmiş, köle gitmesini isteyen Emperyalizmin elleridir. CHP olarak; İlkelerimiz olmalı. Evet! Kırmızı çizgilerimiz olmalı. Evet! Ne yapmaya çalıştığımız net olarak belli olmalı. Evet! Zaten parti olmak da bunlar demek değil midir? Ama Türkiye bugün öyle bir noktada ki, birinci önceliği “hayatta kalabilmek” sorunu oluşturuyor. Hayatta kalamazsak ilkelerimizin ne değeri kalır ki? Bu da şu anda ittifaklar ve güç birliktelikleri ile mümkün görünüyor. Yerel seçimlerde böyle olmalıydı. Tarih böyle dayanışmaların örnekleri ile doludur.(Buna, Bolşevik- Menşevik ittifakı somut bir örnektir.) Bu ittifaktan memnun olmayan dostlar; Kendinize bir sorun. Son seçimlerde % 43 oy almış bir parti, kısa bir süre sonra % 50 oy gerektiren bir seçime nasıl bu kadar iddialı olarak girebiliyor? Karşısında % 57 yok mu? Onların da ittifak içinde olduğu yerler olabilir mi? Ama onlara baş kaldıran yok. Türkiye’ de hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Hiçbir CHP li memnun mutlu falan değil. Ben de öyle. Mustafa Kemal’ in koltuğuna onun gibi birisini aday gösterememekten kim hoşnut ki? Ama koşullar böyle. Bu durumu kendi gücüne güvensizlik olarak algılayıp sonu belirsiz maceralara asla atılmamak gerekir. “Artık bu ülkeyi CHP liler yönetemeyecekler” algısı yaratılmasına izin vermemeli. CHP üst yönetimleri hata yapmış mıdır? Daha başka bir aday ile tüm muhalefetin uzlaşması mümkün müydü? Mümkün olsa onunla kazanma ümidimiz olabilir miydi? Bu adayla kazandığımızda “biz kazanmış olur muyuz?” Kendi adayımızı çıkarsak iyi olur muydu? Çatı adayı meselesini ikinci tura mı bıraksaydık? Tüm bunları elbette tartışacağız ve içimize sinmeyen konuları birbirimizle paylaşacağız. Ama meşru zeminlerde… Aile içinde… Bireysel ikballeri için bu günlerde çıkışlar yapmayı siyaset yapma biçimi olarak görenlere bir diyeceğim yok. Tam taraftar toplanacak zaman (!) Tartışmalar amacını aştı ve CHP’ nin başını yemeye doğru evrildi. Kongreler var, Kurultaylar var. Hepsine evet. Ama alınmış bir karara karşı celali yaklaşımlarını olurlamak CHP’ nin sonu demektir. Tabi bunu siz de istemiyorsanız lütfen susunuz. 10 Ağustosta Çatı Adayı kazanırsa, belki “Yaşasın, kazandık” diyemezsiniz ama “yaşasın, karşı devrim tehlikesini bertaraf edebildik” diyebilirsiniz. Şimdilik yetmez mi? O zaman ilkelerimizi yaşama geçirme olasılığımız da yükselmiş olmaz mı?