SİYASET VE PARA… Osman Nuri KOÇAK Seçimlere sayılı günler kaldı. Hareketlilik arttı. Aday adayı olmak isteyenler ilan panolarında, sosyal medyada ve diğer basın yayın organlarında boy göstermeye başladı. Bunlar olması gereken güzel şeyler. Fakat siyaset oyunu sadece perdenin önünde oynanmıyor. Önündeki tüm güzel şeylere karşın, sahnenin arkasında çok da güzel diyemeyeceğimiz bir dizi etkinlikleri başarıyla tamamlayamazlarsa aday olmaları, olsalar dahi seçilmeleri olası değildir. Devir, “önce paran kadar konuş, paran varsa talip ol” devridir. Bu durum sadece bugünün değil, çok uzun yılların Türk siyasetine mirasıdır ve siyaseti daha başlangıçta sığlaştıran ve kirleten bir unsurudur. Çok bilgili, çok deneyimli, çok namuslu, çok erdemli, çok dürüst olmanın siyasette ciddi bir ölçüt olmadığını sağır sultan biliyor. Ya çok paran olacak, ya da paralı destekleyicilerin… İyi büroları tutacaksın. İyi adamlar tutacaksın, iyi reklâm şirketleriyle anlaşabileceksin. Yaygın medya ile aran çok iyi olacak. Onlara hatırı sayılır reklamlar vereceksin. Seçim boyunca gak! Diyene et, guk! diyene süt vereceksin. Her düğünde altın takacak, her cenazeye sini sini baklavalar gönderecek, yetiş ya! denilen her yere Hızır gibi yetişeceksin… Bir seçim boyunca bürolarınıza gelenlerden, mahalle veya köylerde muhatabınız olanlardan kaç kişi kamusal sorunlar konusunda ne yapacağınızı merak eder, vekil veya başkan adaylarına bunlar ile ilgili sorular sorar? Sormazlar veya adetten sorarlar. Ama asıl olarak, odun, kömür, pazar paketleri, azıklar, kumanyalar, sarı liralar meselesi halledilir. (Elbette erketeler kanalıyla…) Elif ile Be’ yi çatman gerekmiyor. Al gülüm ile ver gülümü iyi bilmek yetiyor. Peki, masraflar bu kadarla kalır mı? Hayır. Partilerin tepelerinde yuvalanmış hayır(!) işlerinden sorumlu büyüklerimizin erketelerini de boş çevirmeyeceksiniz. Yoksa seçilebilir sıraların hayalini çok kurarsınız. Yıllar önce büyük illerimizin birisinde görev yapan bir sendikacı bana; Siyasette iddialı mısın? dedi. Ben de “Evet, halkın içinde bir insanım, sürekli memleket sorunlarıyla ilgileniyorum. Hayli tecrübem ve bilgim oluştu, bunu değerlendirmek isterim” dedim. O da; “Bırak bunları başkanım, bebeğim işlerinden çakar mısın?” demişti de, yüzüne aval aval bakakalmıştım. Bebeğim işlerinden anlamadığımı anlayınca da yüzüme karşı “senden siyasetçi olmaz” deyivermişti. Ben ise sürekli okuyor, yazıyor ve memleketin sorunlarına çözümler üretmeye çabalıyordum. O sendikacıyı ve onun gibilerini orada tutabilmek ve ağalıklarını sürdürebilmek için İLO sözleşmelerini inceliyor, haklarını savunuyor, direnişlere ve eylemlere katılıyordum. Hâlbuki bunların hepsi boş işlermiş. “ Bebeğimi” bilmek yetip artıyormuş… Eee! onlara da para lâzım. Bir de ivazsız giderler vardır ki her an hazırlıklı olmak gerekecektir. Dolarları bir tabanca hızıyla çekip yerine ulaştırmakta son derece mahir olmak lâzım. Para ve siyaset böylesine kuzu sarmasına dönüşünce, liyakat yerini abara-dubaraya bırakıyor, baştan zayıf ve liderlere tabi, biatçı bir parlamento oluşumu kaçınılmaz hale geliyor. Pahalı siyaset, ucuz siyasetçilere yarıyor veya onları yaratıyor. Az sayıda da olsa, Millet Meclisine liyakatiyle girebilen vekillerimizi veya seçilen belediye başkanlarımızı tenzih ediyorum. Öyle insanları da siyaset yolunda tanıdım ve onlarla parti ayrımı yapmadan hepsiyle gurur duydum. Ama o kadar azdılar ki… Rahmetli Özal bu durumu görüp bildiği için partilere hazine yardımı yapılmasını sağlamıştı. İyi de yaptı. Ama bazı yerlerde siyaseti daha da pahalı bir hale getirdi. Yani tam bir çözüm olmadı. Seçim öncesi, Siyasetimizin ayak bağları olan bazı konuları belli başlıklar altında toplayarak kamuoyu ile paylaşmak istedim. Derdim ve umudum dubaracı siyaseti sona erdirmek, kişisel yeterliliği öne çıkarmak isteyenler varsa, ona bir damla da olsa katkıda bulunmaktır. Yoksa ne siyaseti topyekün bir karalama ne de siyasetçiyi değersizleştirme gibi bir çaba içinde değilim. Çünkü çözümün siyaset ve siyasetçi dışında aranmaması gerektiğine inananlardanım. Sadece kimi ve niye seçtiğimize daha dikkatli bakılmasını öneriyorum o kadar… Bir de siyasette bir ömür tüketmiş insanın dilinden bu konulara bir göz atın istedim. Bir sonra, “siyasette üslup ve çatışmacılık” konulu yazımı paylaşacağım.