Bugüne dek, seçimlere giderken, “Artık iktidarı değiştirelim” dediğimizde vatandaşın ciddi bir çoğunluğu başını yere eğer ve bu talebe pek kafası yatmazdı. Bunu söylemese de biz hissederdik. Söyleyenlerin de ilk ağzından çıkan “Hocam iyi diyorsun da, Allah aşkına başka seçenek mi var?” derlerdi.
Bu tutumu çok düşündüm. Böyle düşünüyor diye de vatandaşı suçlamadım, suçlayamadım. Vatandaşın böyle düşünmesine neden olan etkeni ortadan kaldırmadığımız sürece de durum değiştirilemezdi.
Bu seçim süreci o günlere göre inanılmaz derecede farklı.
Bir kere “Seçenek mi var?” lâfını hiç duymuyorum.
Gerek Muharrem İnce, gerek Meral Akşener ve gerekse de Temel Karamollaoğlu isimlerine kimse “seçenek olur mu olamaz mı?” yaklaşımı ile bakmıyor.
Biraz eşelediğimiz zaman da “Hepsi de bal gibi olur” diye söylüyorlar.
Yani, artık muhalefetin olmadığı kanaati yok olmuş.
Bu önemli bir dönemeçti. Artık dönemeç olmaktan çıkmış.
Halk değiştirmeye hazır.
Peki, muhalefet hazır mı?
Bence onlar da hazır.
Nereden belli?
Aday listeleri katı ideolojik tercihlere göre değil, ittifak yapan partilerin birlikteliklerinin uzun süre devam edip edemeyeceğine göre hazırlanmış.
Cumhurbaşkanı adaylarının çatı aday baskısı ile dayatılmış ve taban tarafından benimsenmeyen adaylar olmamasına özen gösterilmiş.
15 Milletvekili olayında görüldüğü gibi, demokrasi için fedakârlıklar yapılabileceği meselesi büyük bir incelikle başarılmış. Gelecek için hem umut hem de örnek olmuştur.
Taban ne istiyorsa yapılması için azami gayret sarf edilmiş ama asıl ülkenin demokratik geleceği için ne gerekiyorsa yapılmış.
Hüsnü Bozkurt gibi bazı arkadaşlarımızın durumu içimizi acıtmışsa da, bunları asıl sorunların yerine koymaya kimsenin hakkı yoktur.
Millet ittifakının Karaman adayları liyakat ehli adaylardır. Yakışmışlardır.
Bize düşen de yakışanı yapmaktır.