RUH SAĞLIĞIMIZ Osman Nuri KOÇAK Yatağımdan çok erken kalkarım. Duş, traş, temizlik derken sabah haberleri vakti gelir. Kanal D, ATV, FOX, CNN, HALK TV’de dönüşümlü olarak haberleri kaçırmadan izlemeye çalışırım. Başka kanallarda da oyalandığım olur. Kahvaltı boyunca da eşimle birlikte bir o kanal, bir bu kanal haberleri izlemeye devam ederiz. Son zamanlarda fark ettim ki, evimden hiç de mutlu ve gülerek ayrılmıyorum. Bazen kapıdan beni uğurlayan eşimi bile fark etmeden içe kapalı bir vaziyette ayrılıyorum. Çoğu zaman arabada aklıma geliyor. “Yahu! Nuran Hanım’ a ayıp ettik. Hırsız gibi ayrıldık. Bir hoşça kal! bile demedik,” diyorum. Nedeni konusuna da doğrusu pek kafa yormuyordum. Esnaflık, borç, harç, çalışma yaşamı falan diye izah ediyordum. Bu gün sabah haberlerini izlerken gene düşünmeye başladım. Kartopu oynarken, attığı top camını kırdı diye bir esnaf, gazetecib ir delikanlıyı öldürmüş. Bir adam 17 Yıllık eşini doğrayarak konteynere atmış. (Münevver Karabulut’u hatırladım bu vesileyle) Özgecan Manşetlerde. Gene yüz lira için bir taksici katledilmiş. En az on ilde çeşitli nedenlerle yürüyüş yapanlara cop ve gaz ziyafeti çekilmiş. Gazi! Diyerek gururlandığımız Büyük Millet Meclisinde savaş çıkmış, beş kişi ölümden dönmüş. Ülkemin yüzlerce noktasında katliam misali trafik kazalarında onlarca yurttaşımız ölmüş. Ve daha! Ve Daha! Va daha!... Veee! Asık suratlı, öfkeli siyasetçilerimiz bizlere moral olacak adımlar atmak, bunlara çözüm üretmek yerine hepimizi iyice zıvanadan çıkaracak, toplumu bir birine düşmanlaştıracak hezeyanlar savurmakta… Onların bu tavrı toplumsal cinneti iyice körüklemekte… Hele bir de bu olayları sadistçe bir zevk duygusu içerisinde topluma sunan gazeteciler yok mu? Allah! diye feryat edesim geliyor. Elinde bir mikrofon, gırtlağının tüm gücüyle bir konteynerin başında; ”İşte Sayın seyirciler, maktulün kafasını kesmiş buraya atmış, kollarını poşetlere doldurmuş.” Demeye başladı mı içim bulanıyor. Ya çocuklar ve gençler bu durumlardan nasıl etkileniyor? Böyle bir haber anlayışı olur mu? Ama “böyle ülkeye, böyle haberci” diyorsanız da yerden göğe haklısınız. İçe dönük, öfkeli, tahammülsüz, barut fıçısı haline dönüşmüş insanlar cenneti olduk. Tüm yukarıda saydığım ve dahi yüzlercesini sayamadığım asap bozucu bombardımanın, toplum üzerinde başka nasıl bir etkisi olabilirdi ki? Toplum olarak yavaş yavaş aklımızı kaçırıyoruz. Ruh sağlığımızı yitiriyoruz. Bu ayan beyan belli oldu. Bu kadar kolay insan öldüren, can alan bir toplum, nasıl tarif edilir. Kardeşin, kardeşi düşman olarak gördüğü bir ülke sağlıklı olabilir mi? Siyasetin bu sorunları çözen değil, bizzat onları üreten ve sabah akşam besleyen bir merkez haline dönüşmesine can dayana bilir mi? Bu durum, milletimizi büyük bir yok etme planının, yavaş yavaş uygulanışı mı acaba diye de kendime sormadan da edemiyorum. Bu akıl bizimkinden farklı, sanki başka bir akıl gibi… İmdaaat!