PAYDAŞ TOPLUM
Çağımız, toplumları yönetenlerin o toplumun geleceği ve refahı için neleri yapabileceğini projelendirmesi yöntemlerinden çok ilerilere sıçrama çağıdır.
Şüphesiz yöneticilerin neleri yapabilecekleri konusunda seçimler öncesinden ciddi ve uygulanma yeteneği olan projeler sunması, yönetilenleri neyin beklediğini az çok bilmesi ve bir süre sonra da hesap sorabilmesi açısından fevkalâde önemlidir.
Ancak çağımızda “neler yapılacağı” sorunu ötesinde, “nasıl yapılabileceği” sorunu çok daha öne çıkmaya başlayan bir yönetim tercihi sorunu oluşmuştur.
Bu yol, bu köprü, bu baraj, şu havaalanı vb. yapılacaktır…
İyi! Güzel…
Bu yasa, bu anayasa, bu yönetmelik, bu tüzük vb. yapılacaktır…
Âlâ!
Şu imar planı, bu 2B arazileri, bu turizm sahaları vb. yenilenecektir…
Elinize sağlık.
Ama bu yaptıklarınızı tüm toplumun korumasını ve sahiplenmesini istiyorsanız, karar verme aşamasının herhangi bir yerinde toplumu en dolaysız bir şekilde karara ortak edebilme becerisini gösterebilmeniz gerekir.
Yoksa dünyanın en iyi projesini de yapsanız, yerkürenin en akıllı adamı da olsanız toplum sizi anlama zorluğu içerisine düşer ve her türlü aldatmaya açık hale gelir. Bu nedenle de yaptığınız projeler içselleşemediği için yaygın olarak da sahiplenilemez.
Çare?
Açıklık ve kararı paylaşma…
Yani halkın kararlara olabildiğince dolaysız olarak katılımı…
Bunun için ise son derece yürekli, bilgili, kendinize güvenli, samimi, dürüst ve namuslu olmanız gerekmektedir.
Saydam bir uygulama aynı zamanda kolay denetlenebilir bir yapı demektir. Kolay denetlenmek ise katıksız bir dürüstlük sahibi olmayı gerektirir.
Ana sorun ise bu değil mi?
Kimse ne yaptığını bilmeyecek…
Kimse nasıl yaptığını bilmeyecek…
Kimse bu projelerin kaynaklarını ve harcama yöntemlerini bilmeyecek…
O zaman “Devlet malı deniz…” hikâyesi daha kolay olacak.
Milletin paraları ile yapılan cafcaflı propaganda ve reklâmlar ile sistemin karanlığının yutturulmaya çalışılması ise, bu ilkel ve loş yönetim anlayışını ayakta tutmanın yegâne yoludur.
Demokrasisi gerçekten ileri olmaya başlamış bazı toplumlarda yönetenler ile yönetilenler arasındaki iletişimde, aracıyı en aza düşüren çareler sürekli olarak aranmaktadır. Bunun için sivil toplum örgütleri daha işlevli hale getirilmekte, resmi devlet kurumları ise şeffaflaşmakta sınır tanımayan bir sürece doğru ilerlemektedir.
Yönetilenlerin yönetim ameliyesine katılımı ile paydaş bir yapılanmada birbirine eklemlenmesi sağlanmaktadır.
Yüreğimize ve namusumuza güveniyorsak biz neden kaçınıyoruz ki?
Eleştiri kanallarını sürekli açık tutmak ve eleştiriyi dikkate almak daha bu işin ABC sidir. Ona bile tahammül edemiyorsak PAYDAŞ bir toplum yapısı ve sözde ileri demokrasi bizim için daha kaç yüz yıl hayal kurmamız gerekecektir dersiniz?
İleri demokrasi bir propaganda aracı mı olsun, bir yaşam biçimi mi?
Tercih milletimize ait…
Biz söyleyelim ki bu dünyada boşa gitse dahi öte dünyada “görevini neden yapmadın?” diye yakamıza yapışılmasın…
05 Haziran 2012. Osman Nuri Koçak