İNŞAALLAH KASITLI DEĞİLDİR…
Osman Nuri KOÇAK
Mustafa Kemal Atatürk Karamalı’dır.
11 Haziran akşamı Türk Ocaklarının düzenlediği konferansın konuğu olan hemşehrimiz Ali Güler hocamız da konuya ilişkin detaylı bilgiler verdi.
Ali Güler Bey’ in gösterdiği belgeler ile de anlaşılıyor ki, başta Genel Kurmay Başkanlığı olmak üzere birçok üniversite, araştırma kurumu ve devlet kurumları bu durumu doğruluyorlar ve yayın organlarında da teyit ediyorlar.
Ama ne gariptir ki, Karaman Valiliği ve Karaman İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü resmi internet sitelerinde Atatürk’ ün kökenini Aydın ili Söke ilçesi olarak göstermektedir.
Belki de bu eski bilgileri değiştirecek zaman bulunamadı.
Öyle değil mi?
Mutlaka öyledir.
Kasıt olacak değil ya canım.
Niye kasıt olsun ki?
Atatürk’ ün Karamanlı olmasından rahatsız olacak değiliz ya.
Bilakis bize ciddi bir ayrıcalık katacak ve şehrimizi markalaştıracak böyle bir duruma düğün bayram ederiz değil mi?
Hele de çalışmaları ve kişilikleri ile göz dolduran ve beğendiğim Sayın Valimiz Murat Koca ve Kültür müdürümüz Cengiz Orta beylerin gözlerinden kaçmış bir durumdur diye düşünüyorum.
Böyle düşünüyorum ama kafama bazı kuşkular girmiyor değil. (Aynı kuşkuları Ali Güler Hoca’nın da duyduğunu belirtmek isterim)
Yunus Emre konusundaki son yıllardaki tutumumuz,
Karamanoğlu Mehmet Bey ve dil konusundaki tutumumuz,
Piri Reis konusundaki tutumumuz,
Kazım Karabekir konusundaki tutumumuz,
Kökboyacılığı konusundaki tutumumuz,
Yani; Karaman’ ı marka bir şehir yapacak her şey konusundaki tutumumuz benim içimin kararmasına neden oluyor.
Şehrimizin marka değerini oluşturacak yığınla fırsatı, önyargılarımız dolayı ile öteliyoruz ama “neden hâlâ Konya- Karaman” diye anıldığımız konusunda kızgın lâflar etmeyi pek seviyoruz.
Ben yürekten inanıyorum ki, Yunus Emre Karamanlıdır. Bu inanç platonik bir sevdadan değil, geçmişte yapılan değerli çalışmalardan elde edilen sonuçlardan kaynaklıdır.
Yine iddia ediyorum ki, K. Karabekir konusunda hiçbir ciddi çabamız yoktur.
Piri Reis konusunda roman tadında eserler yazdırıp yeni nesillere aktarmak aklımızın ucundan dahi geçmiyor.
Mehmet Bey’ i ve fermanını küçümsüyoruz. Bu konuda sanki Mustafa Armağan ve Mümtazer Türköne gibi düşünmeye eğilimliyiz gibi…
Acaba aynı nedenlerle kasıtlı olarak Atatürk’ ü de mi reddetme eğilimi içindeyiz diye içimi kemirip duran bir kurt var.
Bu kişiler için bazı çevrelerde önyargılar varsa bile bu önyargılardan bir an evvel kurtulmalarını diliyorum.
Resmi Dairelerimiz de bir an evvel durumu düzeltecek adımlar atmalı. Bırakınız mevcut durumu sürdürmeyi, şehrimizi füze gibi yukarıya fırlatacak bir fırsatı süratle değerlendirmeye başlaması gerekir diye düşünüyorum.
Mutlaka da öyle yapılacaktır. Aklımızı yemedik ya.
Öyle değil mi?