GAZETECİLER! İYİ Kİ VARSINIZ Osman Nuri KOÇAK Yayınlanmadığı bir kitaptan ötürü gazeteci tutuklanıyor… Sabah haberlerinde yaptığı bir yorumdan dolayı gazetesine yüklü miktarda ceza uygulanıyor… Muhalif görüldüğü için bir medya grubuna milyar liralar ceza kesiliyor… Paralel maralel diye onlarca gazeteci cezaevlerine dolduruluyor… Onlarca yıldır Türkiye’nin hafızasının kaydını tutan ünlü gazeteciler, patronlara uygulanan baskılar sonucunda işlerinden atılıyorlar… Yaygın, “Alo Fatih!” uygulamaları ile gazeteler, iktidar bültenlerine dönüştürülüyor… Basının sivri kalemlerinin tüm kalemleri kırılıyor… Bütün bunların izahı da; “Gazetecilik faaliyetlerinden dolayı” olmadığı şeklinde yapılıyor. Genellikle de devlete ve hükümete karşı darbe eylemcileri olarak… Acaba bu arkadaşlar gazetecilik faaliyetini ne olarak algılıyorlar ki? Çağdaş Gazetecilik ile saray vakanüvistlerini karıştırıyor olmasınlar… “Yaz kâtip! Ben ki Diyarı Rumun, Diyarı Acemin” diye başlayan saray kayıt ameliyeleri ile demokrasinin dördüncü büyük gücü neredeyse özdeşleştiriliyor… Peki, Özgür Basın nedir? Bir kere “Özgür Basın” deyimi doğru bir niteleme değildir. Çünkü basın varoluşunun doğası gereği zaten özgürdür. Çünkü egemen güçlerin devlet eliyle halka uyguladıkları baskılar sonucunda halkın sesi olarak gün yüzüne çıkmış bir olgunun adıdır basın. Yani muhaliftir ve dolayısı ile de bütün hücreleriyle özgürdür. Yasama, Yürütme ve Yargının birleşerek, bütünleşerek halkı zaptu rapt altına almasına tepki olarak doğmuştur. Milletten başka kimseye diyet borcu yoktur. Çıkar ilişkilerinden, devlet ihalelerinden, siyasi imtiyazlardan uzak durarak sadece milletin dert ve sorunlarını gündeme taşırlar ve onların takipçisi olurlar. Fakat günümüzde bu tertemiz ilişki kalmış gibi görünmemektedir. Büyük çıkar gruplarının medyanın gücünü fark etmesi ile birçoğunun basın organı sahibi olmaları sonucunda, iktidarla kol kola bir gayrı resmi basın konfederasyonu oluşturulmuştur. Millet, basından uzaklaştırılmış, basın da tek tip bir bültene döndürülmüştür. Yerel ve Ulusal bu çıkar ilişkilerine bulaşmamış basın organları zor da olsa yüce görevlerine devam etmeye ve halkın çıkarlarını savunmaya uğraşıyorlar. Her baskı döneminin kaçınılmaz kaderi olan, iyinin, doğrunun ve adilin kazanacağı inancıyla ayakta kalmaya devam ediyorlar. Ayrıca Fransa’ da bir basın kurumunun neredeyse topyekûn ve hunharca bir katliama maruz kalması da yüreklerimizi dağlamıştır. Hele bir de böyle bir saldırıyı yüce dinimiz adına yaptıkları doğruysa feryat etmemek elde değil. İslâmın, özgürlüklerin karşıtı bir kanlı inanç şeklinde sunulmasına da isyanımız vardır. Ülkemiz ve dünyamız bu halde. Yine de dönüp “iyi ki varsınız” diyorum. Olmadığınız bir dünyanın karanlığını hayal ediyorum da… Gazeteciler! İyi ki varsınız… İyi ki varız… Çalışan Gazetecilerin gününü kutluyor ve maddi manevi olarak daha uygun şarlarda çalışacakları nice yıllar diliyorum…