ATATÜRK’ E HAKARET – Yeni mi?-
Osman Nuri KOÇAK
Mustafa Armağan ve bazı cemaat mensuplarının Atatürk’ e yaptıkları ağır hakaretleri izlemeyen kalmadı galiba.
Böylesi durumların benim içimi eskisi kadar yakmadığını fark ettim.
Galiba alıştırıldık.
Kendimi bildim bileli bazı tarikat ve cemaatlerin okullarında Atatürk’ e hakaretler edilir. Yalan bilgiler ile genç beyinler zehirlenir.
Tarihin ilk milli ve yerli Türk Devletine, köklerimizden bizi kopardı diye iftiralar edilir.
Din ve inanç dünyaları ile ilgili Allah’ ın huzurunda cevabını veremeyecekleri kadar bühtan edilir.
Bu iftiraları tarih adı altında yazıp çizerek gençliğimize zehir akıtılır.
Aklın, havsalanın alamayacağı ve normal bir insanın beyninin kurgulayamayacağı hayasızlıklarla saldırılar yapılır.
Sözde Atatürk’ çü siyaset adamları ise bunların oylarına toplu rezervasyon uyguladıkları için bu hezeyan ve iftiraları görmezlikten gelirlerdi.
Şimdi ne oldu?
Sözde Atatürkçü’ lerin himayelerinde palazlandılar ve kendilerini daha yakından himaye edecek olanları iktidar yaptılar. Kapalı mekânlarda söylediklerini televizyonlarda ve halka açık toplantılarda söylemeye başladılar.
Hele hele “iki ayyaş” gibi onlara göz kırpan söylemleri duyunca, pervasızlıkları tavan yaptı.
Mustafa Armağan gibiler, tüm kitapları ve televizyon programları, konferansları ile yıllardır bu yolu yürüyorlar zaten. Yalnız da değiller.
Olan, işin giderek aleniyete dökülmesinden ibarettir.
Bu duruma alışıyoruz.
Alışmak kabullenmektir.
Alışmak acıyı hissetmemektir. Yani hissizleşmektir. Sinirlerin çekilmesidir.
Atatürk, İnönü, Ergenekon, Bozkurt adları yıllardır bilinçli olarak kirletilmeye çalışılırken böyyük ve dahi böyyüklerimiz görmüyorlar mıydı?
Sinirlerimizi o günlerde çekmeye başladılar. Çok yazdık çizdik. O gün yapılanlar bu günler içindi. Bu gün olanlar da yarınki olacakların küçük birer habercileri.
Yat yat uyu! Uyu uyu yat!