ASKER VE SİYASET
Osman Nuri KOÇAK
Askerin siyaset merakı, geride bıraktığımız yüzyılın sonunda bize iki milyon kilometre kareye yakın bir toprak kaybına sebep oldu. Neredeyse şimdiki vatanımızı da kaybetmeye ramak kalmıştı.
Birinci ve ikinci meşrutiyet dönemlerinde bu durum devleti tümüyle çalışmaz hale getirdi.
Özellikle mektepli subaylar ile alaylı subaylar arasındaki çekişmeler düşmanlıklara dönüştü. Savaş meydanlarında dahi bu subaylar birisinin ak dediğine diğeri kara diyerek ordunun tüm yeteneklerini alt üst ettiler.
Bu durum Cumhuriyet döneminde de bütün şiddeti ile devam etti.
Devletin tüm kurumlarını bozacak hale gelmesinden endişe eden Atatürk, siyaset yapmak isteyen askerlere “ya askerlik, ya siyaset” demiştir.
Başta Kazım Karabekir olmak üzere bir çok asker politikayı seçmişler, Fevzi Çakmak ve bazı askerler de askerliğe devam kararı almışlardır.
Fakat Cumhuriyeti koruma ve kollama adı altında defalarca seçilmiş hükümetlere ayar verme çalışmaları, demokrasimizin derinlikli olarak geliştirmemizi engellemiştir.
Her askeri dönem ülkemizin büyük kayıplar yaşadığı dönemler olmuştur.
Başta yetişmiş insan kaynaklarımız büyük işkencelerle yok edilmiş, uluslararası ilişkilerde tüm kayıplar bu dönemlerde yaşanmış, derin toplumsal travmalar bu dönemlerden miras kalmıştır.
Hiçbir askeri baskı sistemi, sivil yönetimlerden iyi değildir.
Cılız da olsa son kalkışmanın da kamu vicdanında akis bulmaması, demokrasimizin ve kardeşliğimizin geleceği için umut vericidir.
Fakat insanlar artık sokaktan çekilmelidir.
Sokak siyasette linç yeridir.
Sokağın sağduyusu yoktur.
Sokak cadı avının ve faşizmin kapısıdır.
Bu girişime katılmayan askerimizin büyük çoğunluğuna ve polis teşkilatımıza teşekkür borcumuz vardır.
Ama sokak devleti etlilerse büyük yarılmalara neden olabilir.
Bu gün bir yönünü değerlendirdiğimiz süreç hakkında görüşlerimizi yazmaya devam edeceğiz.
İnşaallah geçmiştir.
Geçmiş olsun Türkiye… Yarılma değil, birlik zamanı…