ASKER MİLLET
Osman Nuri KOÇAK
Her vesile ile “biz asker milletiz” diye övünürüz.
Övünmekte de haklıyız.
Bu ifade, Türklerin hangi yaşta olurlarsa olsunlar vatan sözkonusu olunca hepsinin bir şekilde asker olarak görev üstleneceğini vurgulayan bir ifadedir.
Evlatlarımızı askere gönderirken maddi bir karşılık beklemeyiz. Askerliğe “Vatan Borcu” deriz.
Askere giderken düğün törenleri düzenleriz.
Askeriyeye de “peygamber ocağı” deriz.
Asker millet olmak büyük bir güçtür. Tarih yapan milletlerden olmayı, bu kuruma borçluyuz. Binlerce yıllık Türk Yürüyüşü, asker millet sayesindedir.
İhtisaslaşmış profesyonel askeri birlikler mi?
Evet. Olmalı.
Ama parasız yapılan ve koşa koşa gidilen bir ocağın tümüyle gönüllü ve paralı bir kuruma dönüştürülmesine şiddetle itiraz ediyorum.
Süresi kısaltılır, devreler çoğaltılır, aklımıza gelmeyen şeyler yapılabilir ama millet asker bütünleşmesini tümden ortadan kaldıracak bir yapıya yönelmemiz büyük bir gücü yok etmemiz anlamına gelir.
Bu gün, istese de artık o sisteme geri dönemeyen dünyanın birçok ülkesinin özlemi olan asker millet yapısını bozar isek, askerliği salt para ile yapılan işlerden birisi haline getirir isek, dünya para babalarının potansiyel askerlerini yaratırız.
Sayamayacağımız kadar büyük sorunların kapısını aralarız.
Tekrar söylüyorum. Özel, kontrol edilebilir düzeyde paralı askeri ihtisas birliklerden bahsetmiyorum. (Hoş onların bile şirazeden çıkmasını engelleyememişiz ya.)
Bir devlet kurumunun altında binlerce yılın birikimi yatar. Bir iki saatte, iki satır bir yazı ile onu bozarsınız ama uzun erimdeki etkilerini hesap etmeniz kolay olmayabilir.
Bu reformları yapabilmenin en doğru yolu, karar ve sorumluluğa muhalefeti de dâhil edebilmektir. Demokratik katılım ve destekler sağlayarak toplumu rahatlatmaktır.
“Kurt bulanık günü sever” misali işler mi yapılıyor, yoksa gerçekten artık ihtiyaç halini almış ve değiştirilmesi zorunlu olan kurumlar mı bunlar. İstişare etmek gerek.
Yapılan iş devleti yeniden yapılandırmak. Kıdem tazminatı kanunu bile yıllardır tartışılıyor bir sonuca varamadık. Devletin yapısı bir günde ve iki satır yazı ile değiştirilmemeli. Zaruret hâsıl olmuş ise muhalefet de sorumlu olsun ki tüm toplumsal kesimler bu değişiklikleri kabullensin ve içselleştirsin. İleride bunları tartışıp durmayalım.
Mesele iyi cemaat ve kötü cemaat meselesi değildir. Mesele devleti cemaatler, tarikatlar ve siyasetler üstünde ortak bir ülkünün organizasyonu olarak görmektir. Bu da dünyevi bir iştir ve ortak toplumsal hedefler Anayasalar vasıtası ile belirlenir. Kanunlar ve adalet de devletin mürşididir.
Devleti yeniden tasarlarken en çok dikkat etmemiz gereken husus budur.
Her mürşit kendine bir devlet ister ise başımız beladan kurtulmaz.
Askeriye, hukuk, eğitim alanındaki reformlarda ortak hareket etmek geleceğimiz için büyük bir güç oluşturur.
Bizim sözümüzü kim dinler, etkileri nereye kadar uzanır bilemem ama söylüyoruz işte…