Yüzünüzdeki tebessümü görüyorum.
Maksadım da bu zaten.
Bir tutam tebessüm görmek.
Günlerden pazar..
Dışarısı soğuk.
Bir tarafta savaş.
Biz'de politik laf dalaşı.
Birazcık tebessüm edelim istedim.
Yazacaklarım da;
Yer, zaman, rakam, hatam olabilir.
Kimse kusura kalmasın.
Hocamı tanıyalım:
Keskin bir zekâ.
Hızlı bir kavrayış.
Taşı gediğine,
lafı geldiğine oturtma.
Tam bir özgüven.
Hocamın bendeki tarifi.
Ben öğrenciliğimden tanıyorum.
Aslen, Hadim/Alatadan.
Kendi tanıtımıyla:
"El'Alatâvî sümme-l Karamânî"..
Yaş galiba 85 civarıdır.(tahminim)
(Hocam 1934 lü imiş. Tarih ve fotoğraflar için Esad Şen Gardaşıma teşekkür ederim.)
Künyeyi unuttuk.
Mehmet Ali KIRBOĞA..
Fakat çok yakınları dışında,
herkes KARASAKAL HOCA diye bilir.
Niye KARASAKAL.?
Altmışlarda( belki daha önce) Karaman'a gelmişler.
Geldiklerinde böyle sakallıymış.
Simsiyah ve uzunca.
O yıllarda Karaman'da gençlerde belkide hiç yok.
Karasakal geldi, karasakal gitti öylece kalmış.
O gündür bugündür böyle.
İlk sakalı diye duymuştum.
Yâni hiç kesmemiş.
Buna hiç "sındı" değmedi ulan dediğini biliyorum.
Sındı'nın makas olduğunu söyleyelim.
Buyurun başlıyoruz..
İkindiden sonra konuşurdu HOCA'm.
Demirciler'de veya kadirhanede.
Yâni özel dinlemek isteyenlere.
Çok dinledim kendilerini.
Namazı kıldırır giderdim.
Cami tek tek tiryakisi kişilerle dolardı.
Kadirhanede dinliyoruz.
Her girene dönüp bakanlar var.
Hocam:
Ulan Cerit oğlağı gibi ne geri bakıp durursunuz Konyalı Tahir hoca gelecek değil ya.
Sizin gibi bir'i işte gelen.
Saatçi Kadir.....Haaaah ağzına sağlık hocaaaam.
Anadolu'da yatır ziyareti meşhur malûm.
Karaman'da alibeke ziyaretide öyle.
Şoför dahil beş kişiyiz.
Alibekeye yakın bir elma bahçesinde beş kişilik bir mescid.
Karasakal HOCA'm İmam,
biz cemaatiz.
Ömrümde gördüğüm en soğuk günlerden bir gün.
Ömrümde kıldığım en hızlı ikindiyi kıldık ve çıktık.
Arkadaşım Esad (şen) beyin babasına aid bir yer.
Bu namaz la mescid açılışı yapmış olduk.
Hazır gelmişken alibeke ziyaretide yapalım istedik.
Merhum Nazım amca pek naif bir insan çok istedi.
Giderken Nazım amca mübarek alibeke Hz. vs. diyerek bir şeyler anlattı.
Karasakal HOCA'm dedi'ki:
Bak hacım dağ başında mübarek filan olmaz.
Evliyada olmaz.
Burada iki kişi,
( HOCA'm başka bir tâbir kullanmıştı) birbirini gamalamış ( bıçaklamış).
Bunu taaa şehire kim götürecek şura gömelim demişler.
Ve gömmüşler hepsi bu.
Ziyaretimizi salimen yaptık ve döndük.
Hocam akın köyünde imammış.
Köyde oruçsuz birini duymuş.
Oruca iknâ etmiş.
Fakat bay oruçsuz tiryakidir.
Ramazan başlar.
Öğleden önce konuşuyor bay oruçsuz.
Allah razı olsun şu Hoca'dan,
o'da olmasa gâvur ölecektik.
İkindiden sonra:
Nereden geldi bu muzır herif,
ne gözel yaşayıp gidiyorduk.
İftardan sonra:
Töbe yarabbim töbe,
bide oruç ağzımızla adama demediği gomadık.
Eyi adam vesselam.
Kadirilere zikire gider hocam.
Ev dar insan çoktur.
Hocam bunalır iyice.
Kendini bir ara dışarı atar bir sigara yakar veee.... Ooh be dünya varmış der.
(Sigara sağlığa zararlıdır diyelim de başımıza iş almayalım)
Kayınbabamla( Bakırcı Yahya) iyi rafiklardı.
Bir gün hakkında şöyle demişHOCA'm.
Üç gün dilini tutabilse, dördüncü gün uçar bu. Fakat tutamaz.
Haliyle yaptığını diliyle bozuyor.
Mehmet Deniz (merhum) de hadimli.
Bizimde arkadaşımızdı.
Hocamın sigarasını îmâ ederek derki;
Hoca,
imanla Duman bir arada olmaz deyiyor kitaplar.
Karasakal cevabı:
Deniz biz dumanla goyup gidecek imanı daşımayız bunu bil.
Sonra ağzımı açtırma adamı dağa çıkarırım indirmesi zor olur.
Deniz ha şöyle bir takılalım dedik, celallenme canım.
Hocam gençliğinde galiba Polatlı da imammış.
Yaz günü pencere açık, radyoda açık.
"Yüce dağ başında tüter bir tütün.
Acı çekmeyenin yüreği bütün" çalar radyoda.
Öğleyin cami önünde,
Hocam senin o taraftan bir'i radyodan türkü çığırtıyor derler.
Hocam ben de duyuyorum keratanın bir'i radyo açıyor der.
Hocam meclise gider.
Erbakan ( merhum) başbakandır.
Kapıda hayırdır hacım Erbakanımı göreceksin derler.
Yok Erbakan ben'i görecek der HOCA'm.
Hemen bir telaş başlar orada.
-Söylesene be adam.
-Söyledik ya koçum.
Yukarıda demiştim ya.
Taşı gediğine, lafı geldiğine oturtma diye işte o durum.
Yirmi sekiz Şubat'ta HOCA'm kalpağını çıkarmak zorunda kalır.
Sorarlar kalpak ne oldu diye.
Cevap:
Hükümetle külahları değiştik.
Hocam sakallar ağardı, ne diyelim size diyenlere:
Soyadımız KIRBOĞA der HOCA'm.
Birgün Konyalı Tahir hoca,
Ferit Çelebi de konuşacak diye duydum ben'de gittim.
Ferit Çelebi malûm çok alsa altmış (60) kişi alır.
Neden sonra KARASAKAL HOCA m çıkageldi.
Sordu ne ararsınız burada.?
Anlattık.
Cevap:
Ulan Tahir hoca Kapu camiine rica minnet gelir.
Kimseler duymasın bunu.
Çok uzattım biliyorum.
Dört hatıra vardı, biriyle bitirelim.
Hocamı Mut'a yaylaya götürürler.
Yayla yolu çok sarptır.
Çok zor çıkarlar.
İyi bir gölgede sohbet başlar.
Hocam birilerini patetes salatası ile uğraşırken görür.
Etrafta keçiler yayılmaktadır.
Uzakta arı kovanları vardır.
Hocam derki:
Ulan biz bu patetesi Mut'un içinde de yerdik.
Miraca çıkar gibi çıktık.
Şu keçinin birini yemek harammı ulan.
Şooo kovanda bal yokmu.?
HOCA'ma uzun ömürler diliyorum.
Sizinde sabrınıza teşekkür ediyorum.
Sağlıcakla kalınız.