Duyduk duymadık demeyin.
Sakın kafayı yemeyin.
Vekilleriniz, trafik cezasından muafmış.
Onların yerine TBMM ödeyecekmiş.
Yani sen ve ben.
Nasıl?
Evet, soruyorum nasıl?
Hatta büyük harfle soruyorum.
NÂSIIIIIL?
Ben hiç ama hiç şaşırmadım.
Hatta daha fazlasını yapsınlar.
Şayet biz akıllanacaksak, daha fazlasını yapsınlar.
Aklıma o kadar harika teklifler geliyor ki.
Yarısına edebim izin vermiyor.
Öteki yarısının da suç olup olmadığını bilmiyorum.
Bir soru?
Semerci ölürse, eşekler yükten kurtulur mu?
Cevap;
Hayır kurtulmaz.
Ne zaman kurtulur?
Eşeklikten çıktığı gün.
Milletin vekili ha.
Aslında az bile yapıyorlar.
Bizim millet meclisteki ağız dalaşını ciddi sanıyor.
Sürekli politikacı dinlediğine göre.
Belli ki hâlâ çok umut var, bu millet.
Yahu mecliste metrelerce uzunlukta mangal yaptılar.
Sucuk ziyafeti verdiler.
Dumanın içinde kayboldular.
Hangi partiliydi bilmiyorum.
Sanki birbirinden farklarımı var.
Ne fark eder?
Kimse ses çıkarmadı.
Elbette yiyecekler, pırasa yiyecek değiller ya dedi bu millet.
O yüzden bize yük vuran çok olur.
Ben sürekli ceza ödüyorum meselâ.
Geçen hafta kemer cezası ödedim.
Bizde şu var.
Haram olsun.
Zehir zıkkım olsun.
İşte bunu dediğimiz sürece,
(çok çok özür dileyerek söylüyorum)
Bizim donumuzun ağı kurumaz hemşerim.
Ne demek zehir zıkkım olsun demek.
Yakasına yapışmak niye aklımıza gelmez.
Yarın protesto için Ankara'ya gidelim meselâ.
Dört copta biz yiyelim.
Çok ama çok ciddiyim.
Telefon bekliyorum.
Veya yorumlara varım deyin.
On kişi olup gidelim.
Ben bilirim bu milleti.
Herkesin partisinin Vekili melek.
Ötekilerinki şeytan.
Öyle değil mi?
Öyle öyle.
Şeytan senin partiye geldiği gün melek.
Milletvekilimiz serseri değil ki.
Biliyor bizim ne mal olduğumuzu.
O yüzden inmiyor sırtımızdan.
Yoruldum bile diyemez bu millet.
Söz çok ama konuş konuş faydasız.
Onun için keselim çene yapmayı.
Benim pek şikâyete hakkım yok.
Çünkü benim vekilim yok.
Vekil istemiyorum da.
Beni cezalarımla baş başa bırakın.
Üstelik kimsenin çerezini de istemem.
Yeter ki!
Hoşça kalın.