Olumsuzluklara rağmen
YİNEDE KARAMANI ÇOK SEVİYORUZ
Muzaffer CAN
İnsan gönlüne değil, gönlü insana hakimdir. Karaman'ı niye bu kadar severiz diye kendimize şöyle blr soru sorsak, sonrada bu sorunun üzerinde detaylı şekilde durup düşünsek..sanıyorum onu sevmemeye dair sebepler, onu o kadar sevmeyi gerek görmeyen nedenlerin yanında bir şey tutmaz. İnsanların genel eğilimi böyledir, şehir denildi mi akla ilk gelenler, iyi bir ekonomi, zenginliği hayatın yegane gayesi haline getirmiş bir toplum. Ondan sonra o gaye için çalışan, onun gerçekleşmesi için okuyanlar. Y
egane gaye bu olunca onu elde etmek için her türlü yolu mubah sayan bir anlayışın olması da kaçınılmaz oluyor, ama bu yolların yol mu yolsuzluk mu olduğu vakit yetersizliğinden dolayı araştırılamıyor.
Bu bahis konusu genel eğilimdir tabi ki herkes aynı düşünmez. Doğup büyüdüğü yer hatırına geldikçe gözleri yaşaran ne insanlar gördük. Fakat onların büyük kısmı da büyük şehirlerde oturmağa mahkum. Hayatımın tam 40 yılı gurbette geçti, öyle yoğun bir çalışma temposu içinde idim ki aynı gün konferans, vaiz ve toplantılar için bin, bazen iki bin km yol yapar, üstelik geriye dönerdim. Ama bir işimiz daha vardı oda gittiğimiz her yerde hemşeri arayıp bulmak. Nice geceler geçirdik biz hemşerilerle. İnsan gurbete düşmeyince bilemez amcaoğlu dayıoğlu kim, anlayamaz hemşeriyi fakat gurbet her şeyini geri getirtir insana.
Stuttgart'ta imamken Hollanda'dan Ahmet adında biri İsviçre'ye yolculuk yapıyor, derken yolda biri daha biniyor ve bu Ahmet'in yanına oturuyor. Konuşmaya her gurbetçi gibi “nerelisin hemşerim” ile başlarlar. Ahmet “Karamanlıyım” deyince öteki de Muzaffer hocayı bilin mi bizim hocadır, o da Karamanlı, deyince adam öyle memnun oluyor ki Stuttgart'a gelince Ahmet adını bu gün hatırlamadığım o kardeşe; eğer yardım edersen burada inip o hemşeri hocaya bir selam vereyim der. O da “hayhay” deyip trenden inerler, 2saat sonraki trene yeniden bilet almış. Yanımda ancak 15 dakika durup gitti idi.
Ahmet'i bir daha görmedim, öldü ise cennet durağı olsun sağ ise görüşmeyi arzu ederim.
Bir gün Odenwald şehirlerinden birinde öğle namazından sonra vaaz verip sonunda “Fatiha” dedim. Ortalarda bir adam oturuyordu, ben onu Karamanlı Murat Özcan hocaya benzettim. Ada kalktı gidecek, ben daha kürsüdeyim. Adını bilmediğim adama “Konyalı hemşerim sen dur dedim Karaman o vakit Konya'ya bağlıydı, adam bana döndü baktı tanımayınca yine yürüdü.
Bu sefer “Karamanlı sen dur” deyince adam durdu iyice baktı baktı yine yürümeğe kalktı ama bırakır mıyım bir kere Karamanlı olduğu kesinleşti ya, ben Ağinli hemşerim gitme deyince adam heyecanla geri dönüp “ kusuruma bakma hocam, sen bildin ama ben seni bilemedim” dedi ve kucaklaştık. Bende seni hiç görmedim ama sizin köylülerin bazısını tanıdım senin toprakta onlara benziyor dedim.
Kusura bakmayın hatıra araya girince Karaman sevgisinin sırrı da yarına kaldı. Hepinize dost ve hemşehri dolu günler dileğiyle.