Fitne zamanı
KURAN VE SÜNNET SAVUNMAK
Veya
KOR ATEŞİ EL İŞE TUTMAK
Muzaffer CAN
Değerli facebook okuyucularım! Ben size söz vermiştim, geçen hafta devamı yarın diyerek. Hani bir ay önce başladığım yazı serisinde Kuran ve sünnet müdafaası yapmak, yani Kuran ve sünnet birlikte savunulur, birisi ötekinden ayrılmaz, savunulacaksa beraber savunulur, demek istiyordum. Ama müslümanlar arasındaki bu sürtüşme bu dil kavgası –sosyal medyanın da devreye girerek her kafası olanın bu konuda söz söylemesini sağlayınca- müslümanlar arasındaki bu problem, dehşetli bir fitnenin ayak sesleri gibi geldi bana.
Zira büyük küçük, bilgili bilgisiz, ilgili ilgisiz, dindar dinden uzak, yanlı ve yansız ne kadar yazı yazdığını sanan her kesim insan bu konuda otorite kesildi. İnsan kazanma fikri tarih oldu yerini sövmeden medet umanlara bıraktı. Söz seviyesini öyle düşürdü ki, eskiden düşük konuşmaya laf derlerdi, laf bile indiğimiz seviyeyi beğenmedi de konuşmalarımızı terk ederek bizi saçmalıkla baş başa bıraktı.
Fitne öyle dehşetengiz bir ateş ki sadece zalimi yakmaz, mazlumu da yakar. Allah واتقوا فتنة لاتصيبن الذين ظلموا منكم خاصة “Sizden özellikle (fitneyi çıkaran) zalimlere dokunmakla kalmayan fitneden sakının” buyuruyor. Sakınmak, yapmayın demekten çok daha önceliklidir. Hz. Ali, Peygamberimiz (Sav) den naklediyor: “Fitne deniz dalgası gibi ardı ardına geldiği zaman, insanlar hayvan gibi (iyiyi kötüden ayıramaz) olurlar.” (İbni Ebi Şeybe Musannef 7/42) Fitne dini meselelerde meydana gelen bir olgudur. İnşallah bir gün onu da anlatma imkanım olur. Bugün maksadım fitneyi anlatmak değildir, ama fitne kokusuyla yazdığım yazıyı neşretmemek…
Bazen Allah için bir iş yapmak istersiniz, ve bismillah der işe başlarsınız. Tam sonuna geldik derken talihsiz bir kaza sizi işinizden koparıp alır ya işte buda öyle bir şey. Tarihimizin hiçbir döneminde Kuran meali bu kadar hizmete, bu kadar talebeye cumhuriyet döneminde olduğu kadar kavuşmadı. Türkler bin yılda yaptıkları kuran meali kadar şimdi bir yılda yapıyorlar. Bu mübarek hizmete Hocalarıyla, talebeleriyle, dervişleriyle, serbestleriyle, ilahiyat camiasıyla dört koldan çalışmaya başlayınca, Allah aşkıyla yananlar da destek olunca, şeytanın huzuru bozuldu. O da bizim huzurumuzu bozmak için karşı harekete girdi.
Birileri “yahu şeytanın ne günahı var? Kendiniz bu şeyleri isteyerek yapıyorsunuz, sora da şeytan yaptırdı deyip çıkıyorsunuz, bu ne demek” diyorsa, iyi okusun. Allah Maide suresi beşinci ayetinde buyuruyor ki:
إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ وَعَنِ الصَّلَاةِ فَهَلْ أَنْتُمْ مُنْتَهُونَ
Şeytan ancak şarap ve kumarda aranıza düşmanlık ve buğuz atmak ister, ve Allah’ın Zikri(olan Kuran)nden ve namazdan sizi men eder. Siz (onun oyununa) hala son vermeyecek misiniz?
Evet şeytan bunları telkin ediyor ama öyle olması bizi mesuliyetten kurtarmıyor. Öyle olunca ben de şeytana uymak, onun kısık sesini vicdanımda duymak, üstüne birde sorumlu olmak istemem. Şeytan arzusu aramıza düşmanlık ve birbirimize lanet ettirmek, namazdan ve Kuran’dan alıkoymaktır. Şeytan şeytanlığını, imansız inançsızlığın gereğini yapacaktır. Ya müslüman bu durumda ne yapacak? O önce insanı iyi tanıyacak, karşısındaki insanı potansiyel müslüman görecek, her an imanı telkin etmeyi vazifesi bilecektir. Telkin ederken bilgiçlik taslamayacak, hele namaz oruç ve hac gibi amellerini öne çıkarmaktan zinhar kaçınacaktır.
Müslümana bakışı, muamelesi, konuşması müslümanca olacak. Elinden ve dilinden hayır dan başka bir şey gelmeyecek. Onlar gerektiğinde bizim savunma silahımız olur, ama kardeşinin kanına giren, canına kast eden bir silah asla olamaz. Ben bu bağlamda söylemem gerekenleri yazdım ama henüz yayınlamadım. Çünkü yayınlanınca o ortak mal gibi olur. İster istemez kırdığım insanlar olacaktır. Çünkü benim doğrularım bana göredir, Fitne zamanı en fazla yanlışı kabul etme zamanıdır. Fikirlerimizin örtüştüklerini memnun ederken, örtüşmeyenleri darıltmış olacağım. Yayınlamazsam hem verdiğim sözü yerine getirmemiş olurum, hem de hak bildiğimiz sözleri insanları kırmamak için gizlemiş olacağım. İşte böyle bir ikilem içinde kararsızım. Yazımı okuyanların, istişare ederek nasıl bir yol izlemem gerektiğini yazı ile bana bildirmelerini istirham ederim.