SÜNNİLER İLE ALEVİLERİN DİKKATİNE
Mahmut TOPTAŞ
Namazını kılan her Sünni Müslüman ile namazını kılan her Alevi Müslüman, günde beş vakit namazının son oturuşlarında “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala Ali Muhammedin…” diyerek sevgili peygamberimize ve onun tertemiz ailesine ve ona uyanlara dua ederler.
İlgisiz bazı arkadaşların hatırına “Hocam namaz kılan Alevi var mı” diye bir soru gelebilir.
Mushafa bakmadan baştan sona Kuran-i Kerimi ezberden okuyabilen, hangi ayetin manasını sorarsanız manasını da söyleyebilen, çelik gibi Kur’an hafızı olan ve beş vakit namazını hem kılan hem de Alevi köylerinde on altı yıl fahri imamlık yapan ve halen yaşayan bir dostumu biliyorum ben.
Her Sünni ve Alevi köylerinde erkeklerimizden bazılarının adı ya Ali’dir, ya Hasan’dır, ya Hüseyin’dir, ya Cafer’dir….
Kızlarımızın bir kısmının adı da ya Fatma’dır, ya Zeynep’tir, ya Esma’dır…
Sünniler, kaynaşmayı sağlamak için bazı çocuklarına Ömerali, Alibekir, Aliosman..gibi adlar koymuşlar ve Ömer ile Ali’nin ayrılmazlığını, Ebubekir ile Ali’nin dostluğunu, Ali ile Osman’ın bacanaklığını ve din kardeşliğini, isimleri sarmalayarak ifade etmişler. Allah, onların hepsinden razı olsun.
Biz, Sünniler, İmam Ebu Hanife’yi müctehid kabul ettiğimiz gibi İmam Cafer-i Sadıkı da Müctehid imam kabul etmekteyiz.
Şu kadere bakın ki, İmam Cafer-i Sadık (r.h.) baba tarafından İmam Bakır, Ali Zenyelabidin, Hazreti Hüseyin, Hazreti Ali, Hazreti Fatıma silsilesiyle Hazreti Muhammed aleyhisselama varırken,
Annesi Ümmü Ferve, hem annesi hem de babası silsilesiyle hazreti Ebubekir’e varmaktadır.
Annesi Ümmü ferve’nin babası Hazreti Kasım, Kasımın babası Muhammed, Muhammedin babası Hazreti Ebubekir’dir.
Ümmü Fervenin annesi Esmadır. Esma, hazreti Abdurrahman’ın kızıdır. Abdurrahman da Hazreti Ebubekir’in oğludur.
Yani İmam Cafer-i Sadık, baba tarafında Hazreti Muhammed aleyhisselmın ve hazreti Ali’nin torunu, anne tarafından Hazreti Ebubkir’in torunudur.
Edremit’in Çamcı köyü Muhtarı rahmetli Mustafa bey, kahvehanede sohbetten sonra evinde çay içerken “Hocam, biz bu dağ eteklerinde dini bilgiden uzak kaldık.
Siz, dağa doğru çıkmadınız, biz düze inmedik kalaysız bakır kabın cenk çalıp zehirlendiği gibi zehirlendik” dediğinde ben de ona “Bizimle sizin kaderi aynıdır. Yazının değiştirilmesi, Kur’an’ın okutulmasının yasaklanması, medreselerin kapatılmasıyla hep birlikte cahil kaldık ama halkımız, örf adet ve an ane haline gelen dinimizi yaşatmaya devam etmiş.
Çocuklarının kulağına Ezan okuyarak, sünnet ederek, Ali, Ebubekir, Cafer, Osman, Ömer, Hüseyin, Ömerali …isimlerini koyarak direnmiş.
Geçen geçmiştir, biz bu güne ve ileriye bakaılım” diyerek Perşembe akşamları Kahvehanede Hazreti Ali’inin sözlerinin Arapçasını da okuyarak, manasını vererek İmanın altı esası ile İslam’ın beş esasını anlatmaya devam etmiştim.
Daha sonra Çamcı köyüne bir cami yapıldı.
Sünni memur, işçi, emekli biri, Alevi arkadaşı veya komşusuna Hüseyin amca, Fatma bacı..diye hitap ederken,
Alevi memur, işçi, emekli biri, Sünni arkadaşı veya komşusuna Cafer, Ali, Sadık, diye hitap ederken aslında ayrılmazlıklarını ifade ederler.
Sünniler ve Alevilerin Kur’an ve Sünnette birleştiklerini biliyoruz.
Sünni ve Hanefi olanlar, İmam Ebu Hanife’nin ictihadlarına uyarlar.
Sünniler işte burada dikkatli davranıp Ebu Hanife adına uydurulan hurafelerden kurtulmalıdır.
Aleviler de İmam Cafer Sadık adına uydurulanlardan sakınmalıdırlar.
Din dışına çıkmış Sünni aile çocuklarıyla, din dışına çıkmış Alevi aile çocuklarının dinsizlik saçmalarına izin verilmemelidir.
Teşek ederim gerçeğe bakarsak alevi sünni diye yoktur Allah Resulü ve Ehli Beyt in yolu vardır ondan başkada yol yoktur