KUR’AN VE SU
Mahmut TOPTAŞ
Dünyamızın %70 su olduğu gibi, bedenimizin %70 de su imiş. Rabbimiz: “Biz, her canlı şeyi sudan yarattık” buyurmuş. (Enbiya 30)
Rabbimiz, yağmurun damlalarını haber verirken “İndirdik” ifadesini kullandığı gibi Kur’an ayetlerini haber verirken de “İndirdik” ifadesi kullanılmış Kur’anı Kerimde.
Su, ölü toprakları dirilttiği gibi, Kur’an ayetleri de ölü ruhları diriltir. Gökyüzünden yağan yağmurlar, yağarken gül ile diken, bülbül ile akrep arasında ayırım yapmadan yağdığı ve hepsine rahmet olduğu gibi, Kur’an ayetleri de Mü’min ve Kafir üzerine yağarsa her ikisine de rahmet olur.
Susuzluktan kavrulan, çatlayan toprakların suya olan ihtiyacından daha fazladır kafir yüreklerin Kur’an’a olan ihtiyacı.
Su, yangınları söndürdüğü gibi, Kur’an, insan ruhundaki sancıları durdurur, cehennem ateşini söndürür.
Yeryüzündeki suların %99 deniz suyu/tuzlu su imiş, %1 tatlı su imiş. Tuzlu deniz suyu ne içilir, ne geçilir. Tatlı su azdır ama insanların ve hayvanların hayatı ona bağlıdır. Rabbimiz Bakara 205 de kafir insan, yeryüzünün yönetimini ele geçirirse nesilleri ve mahsulleri yok edeceğini haber verir.
Tarih, her dinden ve dilden insanların, Müslümanların yönetimi altında yaşadığını, Hıristiyan veya Yahudi yönetiminde başka insanların yaşatılmadığını haber verir. Tatlı su kenarlarında medeniyetler kurulduğu gibi, peygamberlerin getirdiği mesajlar etrafında en medeni milletler meydana gelmiştir.
Ra’d süresinin 4üncü ayetinde suyun ağaçlarda çeşitli renklere ve tatlara dönüştüğünü haber verir. Mü’min su gibidir. Kuru dallarda çiçek açtıran su gibi, kara kalpli kafirlerin kurumuş kalplerine girer ve iman çiçeğinin açmasına sebep olur. Az olmasından endişe etmez. Şebnem gibi, Jale gibi, çiy damlası gibi az da olsa üzerine düştüğü yaprağa hayat verir.
Su, damla olur, damlaya damlaya göl olur, çay olur, nehir olur, deniz olur, buz olur, şekilden şekile girer fakat özelliğinden hiç bir şey kaybetmez. Müslüman insan, damla gibi tek başına kalsa veya cemaat denizine karışsa, dünyanın hazinelerine sahip olsa veya kendinden başka bir şeyi kalmasa her halükarda Müslümanlığından hiçbir şey kaybetmez.
Görüntü sizi aldatmasın. Su, dalda çiçek olarak görünürken de, demirde çelik gibi görünürken de, havada gaz halinde iken de, kutuplarda buz halinde görünürken de su olmaya devam eder.
Su saydamdır. İçinden dışı görünür. Dışından içi görünür. Müslüman’ın da içi dışı gibi olmalı, dışı da içi gibi olmalı.
Rabbimiz, Enfal 11, Fürkan 48 inci ayetlerde suyun temiz ve temizleyici olduğunu haber verdiği gibi, Maide 6, Ahzab 33 üncü ayetlerde de Kur’an ayetlerinin bizi temizlemek için indiğini haber verir. Mü’min insan kendini,çevresini maddi ve manevi kirlerden temizleyen insandır.
“Su sıkıştırılamaz” bu bir tabiat kanunudur. Rabbimiz, tabiata bu kanunu koyduğu gibi Kur’anında da Müslüman’a hiçbir insanın zarar veremeyeceğini haber verir. ( Al-i Imran111,120) Hapse atsalar Rabbiyle halvet olur, sürgün etseler seyahat olur, malını zorla alsalar, yükünü ve imtihan sorusunu hafifletirler, işkence etseler günahlarının dökülmesine sebep olurlar, öldürseler şehitlik makamına yükseltirler.
Suyun önünü kesseler başka tarafa akar ve gittiği yeri yeşertir. Müslüman’ın bu hizmetini engellerlerse öbür taraftakini yapmaya devam eder. Her tarafından kuşatırlarsa “Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım” der.
Nuh aleyhisselamı her taraftan kuşatan ve alaya alanları taşan suyun boğduğunu haber verir Kur’an (Hud 43,Hakka11)
Su, mermere aksa, mermerdeki su ile de buluşunca mermerde iz bırakır, Mü’min de, kafir insanın fıtratındaki İslam’la buluşunca kafirde olumlu iz bırakır.
Su, bıçak da kesicilik özelliği elde eder. Müslüman’ın kesicilik özelliği de vardır ama onu doktorun neşteri gibi kullanır.
En iyisi biz, “Su gibi aziz” olmaya çalışalım.