Kadir Mangırcı, İbrahim Ünal, Tuncer Er, Sadık Cevher, merhum Osman Özel, merhum Ekrem Yıldız, merhum Yaşar Kurşun, merhum Sami Mangırcı, merhum Farabİ Özatalay gibi düzenli haftalık sohbetlere katılan ve düzenli olmayıp arada bir katılan arkadaşlara Muzaffer Can hocayla beraber Kur’an’i Kerimi Elmalı tefsirinden, Sünneti, Diyanetin yayınladığı Sahih’i Buhari Şerhi Tecrid-i Sarih tercemesinden ve İlmihal bilgilerini Ömer Nasuhi Bilmen’in İlmihalinden, Mehmet Akif Ersoy’un Safahatından beyitlerle sohbet yaparken o günlerde yeni yeni terceme edilen Seyyid Kutub, Mevdudi, Hamidullah gibi değerli alimlerin eserlerini de bu arkadşlara Cumartesi akşamları özetliyorduk.
1969 yılında Merhum Necmeddin Erbakan hoca efendi, Konya’dan bağımsız milletvekili adayı olunca bu ekip ve Uyanış gazetesi hemen sahip çıktı.
Sohbetlerin halka da mal olması için önce aylık, sonra on beş günlük, sonra haftalık, daha sonra iki sayfalık tek yapraklı olmak üzere her gün yayınlanan UYANIŞ gazetesi çıkarmaya başladık.
Gazetenin ağırlıklı yönü reklam veya haber değil, İslami bilgileriyle öne çıkmasıydı.
Günlüğe dönüştüğü 1970 yıllarında abone sayısı üç bine ulaşmıştı.
O günlerde Karaman’ın merkez nüfusunu da hesaba katarsanız çok çok fazla okunuyordu.
İstanbul’da basılan hiçbir gazete Karaman’da bu kadar satılmazdı.
Gazetenin Künyesinde:
Uyanış Ortaklığı Adına
Sahibi Kadir Mangırcı
Mes’ul Müdür Farabi Özatalay
Yazı İşlerini fiilen idare eden Ekrem Yıldız
Haber servis şefi Sadık Cevher idi.
Arapça bir deyim vardır: “el-ilmü saydün, zabtüha kaydün/İlim bir avdır, yazmak da o ilmi avlamaktır”
51. yılına ulaşan Uyanış gazetesi hala değerli arkadaşım, kardeşim, sohbet öğrencim, Ahmet Küçükcicibıyık beyefendinin sahipliğinde günlük yayınına devam etmektedir.
İki yıl önce gazetenin çıkmasında babasına yardım eden Mehmet Küçükcicibıyık bey, zahmete katlanıp, gazetenin arşivine girmiş, 27 Şubat 1970 tarihli haftalık gazetenin manşetinin ilk haberini ve benim Muzaffer Can hocayla beraber hazırladığım “Bütün Cephesiyle Hazreti Ömer” başlıklı yazı serimizin birincisinin fotoğrafını lütfettiler.
Birinci sayfada birinci haber: “Mescid-i Aksasız bir Hac’dan sonra Hacılarımız Şehrimize Dönüyor” şeklinde.
Rabbimiz ilk indirdiği Alak süresinin beş Ayeti Kerimesinde ilk önce “Oku, Rabbinin adıyla Oku” dedikten sonra kalemden bahsetmiştir.
Atalarımız, “Söz uçar yazı kalır” demişler.
Yazmayan binlerce ilim adamının, adları bile bize ulaşmamıştır.
Bin yıl öncesinde yazdığı kitabıyla hala yaşayan değerli ilim adamlarımızın hocasının adı, talebesinin kitabında yazılı olduğu için yaşamaktadır.
Yazsaydı belki onun kitabı, öğrencisinin kitabından daha faydalı olabilirdi.
Geçmişe “Keşke” demeyi yasaklamış sevgili peygamberimiz.
Şu anda bu gün bile BİP, Yaani, Google, Twitter, Facebook, WhatsApp, youtube, televizyonlarda yapılan konuşmalarınızı ve yazılarınızı mutlaka kayda geçiniz.
Bu yayın organlarında öyle hikmetli, faydalı, güzel, şahsa özel sözler yazılıyor ki inciler, mercanlar, yakutlar, altınlar, liralar, dolarlar, Eurolar, onun yanında sönük kalır.
Kim olduğunu tanımadığımız insanların gönül denizinde besleyip büyüttüğü meyvelerle besliyoruz gönüllerimizi.
Ama bu sanal defterler, bir dokunuşla yok olabilirler.
Onun için kendinizce değerli gördüğünüz sözlerinizi, şiirlerinizi kayda alınız. Ya bir defteriniz olsun oraya yazınız, veya çıktısını alıp dosyalayınız.
Siz yayınlayamasanız bile birileri, bin yıl sonra gelir ve yayınlar.
Hicri 4. Asır, miladi 10. Asırda, yani sekiz yüz yıl önce gemi kaptanlığı yapan Bozorg bin Şehriyar isimli birinin “Kitab’ül Acaib’ül-Hind” adıyla kaleme aldığı hatıraları sekiz yüz yıldır çeşitli ev veya kütüphanelerde gezerken en son Süleymaniye Kütüphanesinde soluklarken, bir İngiliz onu İngilizceye çevirir ve “The book of the marvels of India” adıyla basar.
İngiltere’ye ilmi araştırmalar için giden Can Ceylan isimli bir Türk, o kitabı görür, Türkçeye terceme eder ve İnkılap yayınları arasında “Harikalar Diyarı Hind” adıyla yayınlanır.
Yazınız.
Söz, BİP, Yaani, Google, Twitter, Facebook, WhatsApp, youtube, televizyonlar gider yazı kalır.
Parasına sahip çıkan bankalar, bilgisayarlarla iş yaparlar ama her yaptıklarının çıktısını dosyalarlar.
Bir gün gelir paralar da değer kaybederler ama söz, hazreti Adem’den beri değerini korumaya devam ediyor.
Onun için yazınız.