İSLAMA HİZMET EDEN ŞAHIS VE KURUMLARA
Mahmut TOPTAŞ
İslâm’a hizmet için kurulan kurum ve kuruluşlar, bu günlerde üyelerinize, bağlılarınıza, sevenlerinize, gelip-gidenlerinize, katkıda bulunanlarınıza, kısaca sözünüzü tutabilecek herkese Kur’an okuma seferberliği başlatınız.
Bu seferberliği sıkı takip ediniz. Öğrenenlerin, öğrenmeye başlayanların raporunu alınız. Öğrenmek isteyenlere kolaylık gösteriniz.
“Kötü zamana kaldık, yapacak bir şey yok. Keşke asrı saadette dünyaya gelseydik” demeyin.
Asrı saadette dünyaya gelipte peygamberimize kılıç çeken Ebucehiller var. Her dönemin kendine göre güzel tarafları var.
Enes bin Malik’in rivayetine göre sevgili peygamberimiz:
“Beni gören ve bana iman edene müjdeler ol¬sun, beni gör-mediği halde bana iman edene yedi kere müj¬deler olsun” buyurmuş. (Ahmet, Müsned, 3/155)
“Keşke” hakkında sevgili peygamberimiz : “....Her şeyde hayır vardır. Sen sana faydalı olanı yapmaya çalış. Allah’tan yardım iste. Tembellik ederek acizlik gösterme. Başına bir iş geldiğinde “Keşke şöyle yapsaydım böyle olurdu” deme. “Bu Allah’ın takdiridir. O dilediğini ya¬par” de. Çünkü “Keşke” kelimesi şeytanın eylemine yol açar” buyurmuş.
(Müslim, Kader, bab 34, hadis 2264, İbni Mace hadis 79,4168, Ahmet, Müsnet 2/366,370)
Bu konuda Tahavi bundan bin yüz sene önce “Müşki-ül-âsâr” isimli eserinde cilt 1, sayfa 100, üç sayfalık bir ma¬kale yazar ve “Keşke”nin temenni için söylenebilece¬ğini, pişmanlık için söylenemeyeceğini iki tarafında delille¬rini Kur’an ve sünnetten getirerek açıklar.
Temenniye örnek olarak Hayali’nin:
Keşke sevdiğimi sevseydi kamu halkı cihan
Sözümüz cümle heman kıssa-i cânân olsa.
Yani: Keşke benim sevdiğimi bütün insanlar sev¬seydi, herkesin anlattığı o olurdu.
Geçen günleri geri ge¬tirmek mümkün olmadığından geçmişe pişmanlığın fay¬dası olmadığından “Keşke” demeyelim ve demeyecek işler yapalım.
Şunu söylerim; O devirde de bizim gibi insanlar vardı. Ebu Cehil vardı, Müslüman olmuyordu. Sahabeden adamlar vardı, sudan bahanelerle Cihada çıkmıyorlardı, bu konuda boykot edilen sahabeler yok mu yani?
Biz de şu halet-i Ruhiyyemizle o devirde olsaydık, ne olacağımızı, nasıl davranacağımızı bilemezdik. Herkes kendi zamanının çocuğudur. Ve kendi zamanını en iyi de-ğerlendirmelidir. Kişinin yapacağı en büyük silah, kendi içinde şahsiyetini geliştirmesi ve korkularını yenmesidir. İnsanın en büyük düşmanı içindeki korkularıdır. Kişinin içindeki korku Atom bombasından daha kötüdür. Atom bir kerede patlar gider, ya korku, ne patlar, ne öldürür. Sen neredeysen, o da oradadır.
Rabbimiz; “İnsanlardan korkmayın, Benden kor¬kun” diyor. (K.Kerim 5/44). Ayeti kerimeleri okuyacağız, Cebrail Aleyhisselamın eğitiminden geçer gibi eğitimden geçeceğiz. Peygamberimizin Hadislerini ve Tefsirleri de okuyarak anlayarak dinleyerek günümüz insanının dertle¬rine çare bulacağız.
Peygamberimiz Kur’an-ı Kerim-i Cebrail Aleyhisselam’dan alıyor ve insanlara aktarmaya çalışıyor. Ardından nazil olan ayet: “Kalk ve insanları uyar.” “En yakın akrabalarını uyar.” (Müddesir/2. Şuara/214) diyor.
O Rabbim’den aldığını insanlara bildiriyor ve öğreti¬yordu. Bizde ondan öğrendiklerimizi, Kur’an-ı Kerim-i, sünneti aynı şekilde öğreteceğiz, ama bu ilimsiz olmaz.
Nasıl şakül, binaların duvarlarının düz olmasını sağlıyorsa ilim de toplumun düz, doğru olmasını sağlar. Toplumu en iyi düzeltecek ilim de Allah (c.c.)’nün bize verdiği ilimdir.
Bu ilim, toplumun şakülü, Kur’an-ı Kerim’de bize bildir¬miş ve Hadislerde açıklanmıştır.
Peygamber efendimiz, “Alimler, yıldızlar gibidir.” diyor. Yıldızların bazı gö¬revleri de Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklanıyor: “Dünya semasını biz yıldızlarla süsledik” (Mülk süresi ayet 5) diyor Rabbim.
Alimler de yeryüzünün süsüdür. Gökyüzünde yıl¬dızlar şeytanın oraya çıkmasına manidir.
Alimler de Yeryüzündeki şeytanlaşmış insanların kötü işler yapmasına manidir.
Yıldızlar yol tayinini ko-laylaştırırlar. Alimlerde yolunu şaşırmış insanlara yol gösterirler.
Onun için Alim olacağız. İlmimizi, Kur’an ve Sünnet te¬melleri üzerine, aynı malzemelerle inşa edeceğiz.