GÖNÜL
Mahmut TOPTAŞ
Gönül kelimesi, Uygur Türklerinin, bütün Türk dünyasına sunduğu en güzel, en canlı, en heyecanlı kelimedir.
Yarkent pamuğu kadar ak ve pak, Kaşgar ipeği kadar yumuşak, Hotan miski kadar kokulu bir kelimedir.
“Gönül almak” deyimi ile “Gönül vermek” deyimi hangi dilde bu kadar güzel söylenir ve anlaşılır.
Gönül verdiğiniz birini memnun etmek, araya giren kara perdeyi aralamak, gönülden gönüle giden yolu açmak için önce gönül veriyor, sonra gönül alıyoruz.
Bütün gülleri terazinin bir tarafına koysanız, dünyanın bütün altınlarını da ilave etseniz, bir tek gönlü de öbür kefesine koysanız, gönül ağır basar.
Kazan Türkleri, mazlumlara ve mağdurlara yanan gönüle “Yürek” demişler.
Mazlumların yanında yer alıp zalimleri dize getiren yiğitlere de “Yürekli” unvanını vermişler.
Zorda ve darda kalanlara acıyan, yürekten yanan, onları kurtarma yürekliliğini gösterdiği için gönüle yürek demişler.
Yüreklerimiz yük taşır.
“Felek” dediğimiz gökyüzü, trilyonlarca yıldızı taşır da, bir yüreğin taşıdığı acıyı, yangını taşıyamaz ve tirtir titrer.
Mehmet Akif’in gözüyle “Kara Gün Dostu” olan, “Azmin ve Emelin yaşayan Heykeli” diye övdüğü Süleyman Nazif bey, Osmanlı diyarının paramparça edildiğini görünce yüreği parçalanır ve kendini teselli etmek için,
“Rûhum benim oldukça bu îmanla beraber
Üç yüz sene, dört yüz sene, beş yüz sene bekler” der.
Akif merhum bu ifadeden Nazif bey merhumun yüreğine ümitsizlik gölgesi düştüğünü hisseder ve ona bir şiir yazar.
Şiirin sonunda:
“Saldırsa da kırk Ehl-i Salîb ordusu, kol kol,
Dört yüz bu kadar milyon esîr olmaz, emîn ol.” Diye ümit kokulu tesellisini gönderir.
Mehmet Akif Ersoy merhum, kalbin, yürek manasına geldiğini:
“Îmandır o cevher ki İlâhî ne büyüktür...
Îmansız olan paslı yürek sînede yüktür!” derken imansızların yüreğinin yük taşımak şöyle dursun, yürekleri hem kendilerine hem dünya insanına yük olduğunu ifade eder.
Hatta kafirin yüreğine “Leş” bile diyor:
“Mukaddesâtı için çırpınan yürekte olur.
İçinde leş taşıyan sîneden ne hayr umulur?”
Yüreğinde leş taşıyanların dünyada milyarlarca insanı açlığa mahkum ettiklerini, ayakta kalabilenleri silah atış ve satış denemeleri için hedef tahtasına koyup evlerini başlarına yıktıklarını, diyar diyar sığınacak ülke aradıklarını gördük görüyoruz.
Bu günlerde yanık yürekli, geniş gönüllü, imanlı insanlarımız yetişiyor o mazlumların imdadına.
İslam tarihinden biliyoruz ki o canileri öldürmekle geçici sonuç alınır, kalıcı çözüm olmaz.
O katiller ordusunun yüreklerini kafirlikten, fasıklıktan, Allah’a isyandan temizleyip, İslam’ın tarif ettiği imanla süslemek en kestirme yoldur.