DEDİKODU
Mahmut TOPTAŞ
Uzmanların televizyon programlarında aynı konuda yarı düşünmelerine değil, ayrı konuşmalarına şahit oluyoruz.
Aynı şekilde düşündükleri halde karşı tarafa oturtulduğu için kendinden önce konuşan karşı taraftakine katılmamak için onun dediğinin tam aksini söylüyor.
Nerden bilirsin, niyet okuma mı yapıyorsun? Denebilir.
Daha önce söylediği veya yazdığından bilinir.
İki uzman aynı programa çağrılır ve saatlerce ateşli tartışmalar yaptırılır, reyting arttıkça ücretlerine artış sağlanır.
Uzmanların sağcı veya solcu olması önemli değil ama iki tarafın da ünlülerinden olması tercih sebebidir.
Bu çağımızın belası değil.
Geçmişte de buna benzer tartışmalar insanlık tarih boyunca olmuştur kıyamete kadar da olacaktır.
Bilinmek, tanınmak, olumlu veya olumsuz isim yapmak, meşhur olmak için yapılabilir.
Mısır’ın en ünlü yazarlarından Taha Hüseyin, çağının en ünlü edebiyatçısı Menfeluti’nin aleyhine bir makale yayınlar, Menfeluti’nin edebiyattan anlamadığını söyler.
Aradan yıllar geçer Menfeluti’yi öven bir yazı yazdığında, eski makalesi hatırlatılır.
Taha Hüseyin: “Gençtim, bilinmiyordum, meşhur olmak istiyordum, onun için en zirvede olana çatayım, adımı duyurayım dedim” diyor.
68 Neslinden bir komünist, o dönem şeriatçının biriyle büyük bir şirket kurmuşlar ve ikisi beraber yayınevine geldiler.
Komünist olan, şairliğe başlamış ve birkaç şiirini okudu.
O günlerde en yaşlı gazeteci olan bir solcuya Marmara kafede şiir defterini verdiğini ve değerlendirmesini rica ettiğini, onun da bir şiiri hemen orada okuduktan sonra “Bakmaya gerek yok, sende şairlik madeni var. Yayınla bu defteri. Ancak yayınevlerine dağıttığın günlerde bir gazetede “Osmanlı da şiir yoktu” diye bir röportaj ver, gerisine karışma. Ortalık karışır, adını sağ-sol herkes duyar” dediğini anlatmıştı.
Şöhret boyu kendinden yukarı çıkan herkesin paçasından tutup aşağı çekmeye çalışan epey insan var dünyamızda.
Kahvede, caminin çay ocağında, kadınların ve erkeklerin ev sohbetlerinde yapılan dedikodular, şöhret için değildir.
Hucurat süresinde gıybetin çirkinliğini anlatmak için Rabbimiz, kardeiyin etini yemek gibi olduğuna işaret eder.
Eee serçe eti yiyenlerden de hiç doyan olmamış.
Kahvede iki saat oturup ta bir defa esnemeyenler, Ezanla beraber camiye girince ilk rekatta esnemeye başlarlar.
Bir araya gelmemiz iyidir, sevaptır ama dedikoduya fırsat vermeyelim.
Rabbimiz, bizi uyarır:
وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولَئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْئُولًا
“Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül bunların hepsi ondan, (yaptığından) sorumludur.” (İsra süresi ayet 17/36)
Doğruyu söyle ve sus.
Doğru da senin doğrun, babanın doğrusu, köyünün, soyunun doğrusu olmasın.
Seni, köyünü, soyunu, yedi milyar insanı yaratanın ve onun Rasülünün doğrusunu söyle ve sus. Cevap verme.
Şair Sami bey:
“Teslim olup ne hal ise ey tab'-i mu-şikaf
Gavgayı ko bu medrese-i kiyl ü kaldir.
Yani, ey kılı kırk yararak araştırma yapan adam, durumun ne olursa olsun tartışma yapma teslim ol. Kavgayı bırak. Bu Medrese/eğitim öğretim yerlerinin dedikodusudur. Diyor.
Karşısında konuşmaktan korkulan bürokratlardan biriyle karşılaştım bir dostumun işyerinde.
Beni hoca olarak tanıtınca, “Hocam daha iyi bilir ya” diyerek başladı ve ortamla alakası olmayan, ama bazılarının inkar için ağızlarında sakız yaptıkları bir Hadis-i Şerifin manasını söylerken, ne söyleyeceğini daha önce başkalarından duyduğumdan mühahale ettim ve “Hoca daha iyi bilirse o konuşsun” dedikten sonra hadisin kaynaklarını, sahih olduğunu, inkara yönelenlerin kuyruk acısı bulunduğunu anlattım ve sustum.
Konuşmak istediğinde ben işyeri sahibine “Eeeee işler nasıl” diyerek başka konuya geçiverdim vesselam.
Bildiğinizi sağlam bilin. Zanla, tahminle, bana göreyle, duyduğuma göreyle, gazeteden okuduğuma göreyle hiçbir insan hakkında kötü söz söylemeyin.
Kulak da, Göz de, Gönül de Hesaba Çekilecektir.