Yaklaşık beş senelik bir fâsılanın ardından, -Her ne kadar son günlerine yetişmiş isem de- Ramazan-ı Şerifi ve bayramı şehrimizde idrâk edebilmenin bahtiyarlığı beni çepeçevre sarmıştı.
Buna bir de nisan ayının o latif havası eklenince, sevincim şüphesiz daha da ziyâdeleşti.
Karaman, nisan ve bayram... Üç nimeti bir arada yaşamak...
Bu özel zaman dilimi içerisinde, elbette şehre dair intibalarımızı da edinmiş olduk. Paylaşalım:
Uzunca bir müddetten sonra, iftar topunun havada adetâ bir barut uçurtması gibi süzüldüğüne şahit oldum. Çocukluk devrine bir kanat çırpış...
Dolayısı ile son teravih namazı da tabii ki Aktekke'de edâ edildi. Sıkı sıkıya saf tutmuş bir cemaatin meydana getirdiği huzur deryâsı...
Bir de, büyükşehirde maruz kaldığımız gürültülü ortamlardan sonra sahurda yeniden davulcularımızı işitmek pek hoştu.
Arefe günü çarşıda biraz gözlem yaptım. Evet, göze çarpan bir kalabalık söz konusuydu, ancak alıcı olmaktan çok bakıcı bir kalabalık gibiydi.
Malûm, önümüz seçim. Vekil namzetlerinin bazılarına orada burada koşuştururken, halka sarılırken tesâdüf ettim.
Ve ikindiüzeri meşhur bir fırınımızın önünde tahinli pide kuyruğu... Kadim dostu mayalı ile beraber güzel güzel sarılıp, bayram bitince bizimle beraber avdet ettiler...
Derken nihayet beklenen sabah geldi, çattı. Merhum Yahya Kemâl gibi "Süleymâniye'de Bayram Sabahı" diyemesek de; bizim de Aktekke'de, İmâret'te, Hacıbeyler'de ve daha nicesinde bayram sabahlarımız vardır... Tam bir esenlik yurdu hissiyâtı... Cenab-ı Hak sağlık ve âfiyet içerisinde tekrarlarına kavuştursun.
Birkaç İlâve Not:
- Millet bahçesinin halk tarafından iyice benimsenmeye başladığı göze çarpıyor. Fakat, aşağı yukarı bir senesi ancak dolan bir mekanda yönlendirme levhalarının yazıları hemen dökülmeye yüz tutmuş olması üzücü.
- Bir vesîle ile Kale Camii'ni ziyaret ettim. Evet, tâdilat işleri bitmiş; ibâdete açılmış, eski halini bildiğim için memnuniyet duydum. Ama rahmetli Evliyâ'nın el yazısının iyice silinmekte olduğunu da içim cız ederek müşâhede ettim.
- Cambaz Gâzi Parkı'nın (halk dilinde Kütüklü Park) sevimli komşusu Kayserilioğlu Kütüphânesi'nin faaliyetine son verdiğini ve millet bahçesine göçmekte olduğunu öğrendim. O bölgenin kültürü ve dokusu ile çok mütenâsip duruyordu. Verilmiş bu kararda, inşallah hata edilmemiştir diyelim.
Aslında irili ufaklı birçok tespitim olsa da, sayfa hacmini büyüttüğü için burada bir nokta koyup, yazının sonunu bir latîfe ile bağlayalım: İlkokula giden kızım sınıf arkadaşlarına bayramda Karaman'a gideceğini söyleyince, onlar da o yaşların getirdiği tatlı bir merak ile sormuşlar:
"Karaman da neresi öyle?
Farklı bir ülke mi?
Hangi dili konuşuyorlar orada?
Kızım bunları biraz hayretle karışık bir muziplik ile anlatır iken, ben de altta kalmadım tabii:
"Evet kızım; biz farklı bir ülkeyiz, dilimiz de Karamanlıca!"
Kalın sağlıcakla...
Dilimiz Garamanlıca, galın sağlıcakla... :) Eski günlere götüren bir yazı olmuş eline sağlık.
Eyvallah üstad yüreğine sağlık özlemişiz sen kokan yazıları...