KARAMANDA ÜÇ YIL GÖREV YAPMIŞ KIYMETLİ HAKİM ERDOĞAN ÇİÇEK BEYİN YAZISINI AŞAĞIDA SOYLU ŞEHRİMİZ KARAMAN İNSANLARININ OKUMASI İÇİN SUNUYORUM EFENDİM: TELKADIN
Hasan BARAN
Lojmanımız Birinci İstasyon Caddesi’ndeydi. Lojmandan adliyeye kimi gün yürüyerek giderdim. Şehrin en eski sokaklarından geçerdim. Yüzyıllık evlerin duvarlarına, pencerelerine bakardım. Onları saran hüznü, yalnızlığı duyardım. O evlerin içini, mazisini, merak ederdim. Her sokakta, geçmişin ayrı bir uğultusu değerdi kulaklarıma.
İşte “Telkadın” , beni aldı, o zamanlar ancak uğultusunu duyabildiğim o büyülü geçmişin ortasına götürdü. “Telkadın” , bir roman. Hasan Baran tarafından yazıldı. Yazar, Karaman’ın anıt insanı Muammer Baran’ın oğludur. “Telkadın”da neler yok ki? En başta Karaman’ın ruhu var. Tarihi var. Coğrafyası var. İklimi var. Sonra, çirkinlikle malul yaşlı ressamın, Fikret’in, büyük hüznü, büyük yalnızlığı var. Çirkinliğin psikolojisi var. İki yanında göğe yükselen ulu kavakların sıralandığı İstasyon Caddesi var. Tartan Evi var. Çeşmeli Kilise var. Karadağ, yılkı atları, Binbir Kilise, Madenşehri var.
İki yanında göğe yükselen ulu kavakların sıralandığı İstasyon Caddesi var. Tartan Evi var. Çeşmeli Kilise var. Karadağ, yılkı atları, Binbir Kilise, Madenşehri var. Türkçe’den başka dil bilmeyen, lakin Ortodoks olan, sırf bu nedenle topraklarından kopartılan, Yunanistan’daysa ikinci sınıf insan muamelesi gören kadim Karaman’lılar var. Kör simitçi Niyazi var. Emir Süleyman bey hamamının yıkılmasına heybetli sözlerle karşı koyan Avukat Baha Kayserilioğlu var. Acı çeken kadınlar var. İki sözcükle özetlersek: İnsan var, Karaman var. Karaman, daha önce edebiyata mekan olmuş mudur bilmiyorum. Hasan Baran’ın çok değerli bir iş yaptığını iç rahatlığıyla söyleyebilirim. Eğer “şehir edebiyatı”diye bir şey varsa , “Telkadın” , onun şahane bir örneği olur.
“Telkadın” bütün bunların yanında edebi olarak da övgüyü hak ediyor. “Çirkinlik” , “yaşlılık” , “yalnızlık” , “aşk” , “kadın” gibi evrensel temaları sıcak, akıcı, samimi bir üslupla işliyor. Çirkin ressam Fikret’in, yalnızlığını paylaşmak için telden yaptığı kadınla, Havva’yla ilişkisi, onu kıskanması, küsmesi, sonra tellerini azar azar çekerek onu yok etmesi okuru iç hesaplaşmalara sürüklüyor. Ben Karaman’da üç yıl Hakim’lik yaptım. Şehri her zerresine kadar yaşadım. Bu şehrin, iyi bir edebi yapıtın mekanı-konusu olmasından büyük mutluluk duydum. Kendini Karaman’ a ait hissedenler ve dahi tüm edebiyatseverler bu kitaba bigane kalmamalıdır derim. Yazar’dan, sayın Hasan Baran’dan bir de şunu dilerim: Karaman’ın anıt insanı, dervişi, sufisi, evliyası, şövalyesi ve daha bir çok şeyi, babası Muammer Baran’ın, bol belgeli, bol resimli, ayrıntılı, onu her şeyiyle anlatan bir biyografisini yazmasını. Bu, sadece onun değil, tüm Karaman’lıların ödevidir. Muammer Baran, tüm Türkiye’ye kazandırılması gereken bir değerdir.
Hem yazara, hem babasına, derin saygılarımla…
HASAN BARAN’IN HAKİM BEYE MESAJI
Gecenin karanlık bataklığından çıktıktan sonra, uyanınca, sabahın aydınlık kırlarında yürürken insan ne hisseder? Çok kıymetli Erdoğan Çiçek beyzadem; ben, sizin o kalbiniz, ufkunuz, kültürünüz, insaniyetiniz, alçakgönüllülüğünüz ve üç yıl hâkimlik yaptığınız bir şehre ve insanlarına, o şehri anlatan tanımadığınız bir yazarına vefanız kadar büyük ve kıymetli yazınızı okuyunca, çok güzel şeyler hissettim efendim. Kaşıkçı Elması kadar kıymetlidir bazı insanlar. Babam Gönüller Sultanı Muammer Baran öyleydi mesela; Kaşıkçı Elması kadar kıymetliydi. Yeryüzünde bir eşi benzeri daha yoktu. Çok kıymetliydi. Karaman mesela benim için çok kıymetlidir. Ben Karaman için kıymetli miyim bilmiyorum efendim. Fakat siz de çok kıymetlisiniz Erdoğan Çiçek beyzadem, kıymetli hâkim bey. Eminim aslen Karamanlı bile değilsiniz. Fakat bana Karaman için ne kadar kıymetli olduğumu gösterdiniz. “Kıymet verenler o kıymet verdikleri insan kadar değerlidir,” derdi babam. Siz çok kıymetlisiniz. Babam ve Karaman adına size çok teşekkür ediyorum efendim.