Mutlu olmak zor mu, kolay mı?..
HASAN BARAN
Şöyle bir dışarıya baktığınız zaman kaç kişi mutlu, kaç kişi mutsuz görünüyor. Hiç bakıp düşündünüz mü, kaç kişinin içi mutlulukla, yaşamakla dolu?
Bir iç huzuru olmalı insanın.
En kötü halimizde bile yaşamak güzel diyebilmeliyiz.
Ne demiş koca şair:
“Yaşamak güzel şey be kardeşim!”
Hayatın değerini bilmek ve tadına varmak bu sayede mümkündür ve dünyada, bir başkasına açılan büyük bir ruhu görmek kadar hakikî sıcak sevinçli bir iç huzuru yoktur.
Ne diyor Sait Faik:
“İnsanları sevmekle başlar her şey.”
Önce kadınları seveceğiz efendim. Onlar annedir, onlar sevgidir, hürmettir, gülümsemedir, huzurdur, mutluktur. Kadınlara hürmet, sevgi göstermeyenler, hayatın anlamını kaybetmiş, bencil, acımasız, duyarsız kimselerdir.
Dünyada her şey çekilir, yalnız bencil insan çekilmez, arka arkaya gelen bencillikler çekilmez. Kadınlar, hayatlarının hiçbir döneminde bencil olmazlar, kötülere karşı sert dirençli olmak için belki bencil olmaya çalışırlar, ama onu da beceremezler.
Eğer yaşamanın güzel olduğunu söylüyorsanız; hadi bunu hayatınızda uygulayın, hiç tanımadığınız bir anneye yolda sevgiyle, hürmetle gülümseyin. Hayatı ısıtmak için bir ateş yakın.
Bir sevgi veren ona yüreğini gösteren insan, ağaçların gölgesi altında oturamayacağını da bilse, kıraç bozkırlara ağaçlar diken iyi yürekli bir çiftçiye benzer.
İnsanlarla bir şeyler paylaşmak onlara sevinç, mutluluk vermek, karşılık beklemeden iyilik yapmak ne zor, ne keyifli, ne muhteşem bir şeydir; insana müthiş bir sevinç, iç huzuru verir.
Mutlu olmak zor mu, kolay mı?..’ diye, sordum ya yazımın başında, bunu kendi adıma yanıtlıyorum:
Mutlu olmak kolay.
İşte ben hiç annem olmadan, bir ana kucağı görmeden, bütün annelerin sevgisiyle mutlu oldum ya!..
Biz insanlar niye bekleriz ki, hep ileriki bir zamana erteleriz mutlu olmayı, şimdiden bugünden küçücük şeylerle mutlu olmayı denesek, nasıl olsa hayat öyle de böyle de geçip gitmiyor mu?
Sizce de her şey bir gün elimizden kayıp, kuş gibi uçarak bizi terk etmeyecek mi?
Aşık Veysel ne güzel söylüyor:
“Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece
Uykuda dahi yürüyom
Kalmaya sebep arıyom
Gidenleri ben görüyom
Gidiyorum gündüz gece
Kırkdokuz yıl bu yollarda
Ovada dağda çöllerde
Düşmüşüm gurbet ellerde
Gidiyorum gündüz gece
Düşünülürse derince
Irak görünür görünce
Yol bir dakka miktarınca
Gidiyorum gündüz gece
Şaşar Veysel işbu hale
Gâh ağlaya gâhî güle
Yetişmek için menzile
Gidiyorum gündüz gece”
Her şiirinde öz duygunun derinliğine kolaylıkla ve ustalıkla inmeyi başaran bu büyük ustanın bu türküyü her okuduktan sonra arkasından şunları söylediğini rahmetli şair Cahit Külebi, bana, sanatçılar dünyasına yeni girdiğim sıralarda anlatmıştı:
“İnsan iki şekilde anılır; biri iyilikle, öbürü nefretle”
İyilikle anılmak istiyorsanız, insanlara sevgi vereceksiniz. Ben değerli anneleri ömür boyu iyilikle ve sevgiyle anacağım.