“KAPIMIZA DEĞİL KALBİMİZE VURAN BUYURSUN”
Hasan BARAN
“Kapımıza değil kalbimize vuran buyursun” demiş Şems-i Tebrizi
Sadece iyi yürekten, sevimli bir yüzden yansıyan sevgi dolu bir bakış bile bazen insanın hayatını değiştirebilir. Severiz inanırız, bağlanırız o insana. Sevmek inanmaktır çünkü önce.
Candan sevdiğini hissettirmek çok önemlidir efendim. Çünkü içten gelen bir sevginin yansıması birçok belirsizliği, güvensizliği, bencilliği, olumsuzluğu örter.
Sevgi ne kadar içten samimiyse o ölçüde de saygıyı güçlendirir. Sevginin gücü o saygıyı da yaratır çünkü. Karşılıklı verilen mutluluğa huzura dönüşür.
Benim içimde öyle bir sevgi pınarı akıyor, insanlık sevgisi barınıyor ki, bütün dünyayı tek bir aile görüyorum. Bütün dinleri dinim, bütün ırkları ırkım, bütün renkleri rengim, bütün dilleri dilim, bütün sevinçleri sevincim, bütün acıları acım görüyorum efendim.
Hangi başka şey, sevginin verdiği güçlü duygudan daha soylu daha değerli olabilir ki?..
Sevgi koyduğumuz yerde sevinç oluşur, güzellik, mutluluk, güven, huzur oluşur. Yüzler güler efendim.
Sevgisiz ortamlara, sevgisiz insanlara bakın yüzleri asıktır, sıkıcıdır. Uzaklaşmak isteriz hemen.
Fakat sevgi denen o Allah’ın bize bahşettiği yeryüzünün ikinci güneşinin ışıdığı yerden ayrılmak istemeyiz.
Sadece sevgiyi tutalım kalbimizde, bakışımızda, etrafımızda, diğerlerini bırakalım gitsin.
Sevgi yoksa içinde kalbini taşıdığını sanırsın. Oysa kalbin içinde sıkıntılarla anlamsızlıklarla seni taşımaktadır, yorularak, hayattan koparak. O kalbin içini sevgiyle doldurmadıktan sonra sadece üzülür ve yorulursun.
Büyük dedem Mevlana hazretleri şöyle söylemiş: “Her yerde olmak gibi bir duan varsa; gönüllere gir. Çünkü sevenler; sevdiklerini gönüllerinde taşırlar.”
Sevgi bizi zamanın yıkımından korur, Karaman Kalesi gibi yıkılmaz surları vardır, güzel sağlam bir kaledir.
Sevgiyi yüreğimizden eksik etmeyelim. Sevgisiz yaşam, bütün sevinçlerin sonbaharda yerlerde sürüklenen kuru yaprakları gibidir. İnsanları, çevremizi hayatı sevgiyle güzelleştirelim.
Yıllar önce okuduğum, ünlü yazar Kafka ile ilgili bir hikâye vardı. Sevgiyi kaybettiğimizi sanıp üzülsek bile bir şekilde sevginin başka bir surette bize döneceğini anlatıyordu:
Ünlü yazar Franz Kafka rutin yürüyüşlerini yaptığı parkta küçük bir kıza rastlamış. Kız ağlıyormuş. Oyuncak bebeğini kaybetmiş ve bu onu oldukça üzmüş.
Kafka bebeği onun yerine aramayı önermiş ve ertesi gün aynı noktada buluşmak üzere sözleşmişler. Bebeği bulamaması üzerine Kafka küçük kıza bebeğin ağzından bir mektup yazmış ve buluştuklarında kendisine okumuş: “Lütfen benim için kederlenme, dünyayı görmek için uzun bir yolculuğa çıktım. Sana başımdan geçenleri anlatacağım.”
Bu birçok mektubun ilkiymiş.
Kafka küçük kızla her buluştuğunda sevgili oyuncak bebeğin hayali maceralarını özenle yazdığı mektuplardan ona okurmuş. Küçük kız da bu şekilde avunurmuş.
Derken gün gelmiş, görüşmelerin artık sonu gelmiş.
Kafka son görüşmede küçük kıza bir oyuncak bebek getirmiş. Küçük kız, aslından oldukça farklı olan oyuncak bebeğe şaşkınlıkla bakakalmış. Bebeğe iliştirilmiş bir not küçük kızın şaşkınlığını gidermiş: “yolculuğum beni çok değiştirdi.”
Uzun yıllar sonra, artık bir yetişkin olmuş olan küçük kızımız, gözü gibi baktığı bebeğinin, gözünden kaçırdığı bir çatlağının içine sıkıştırılmış bir mektup bulur. Kısaca şöyle yazmaktadır: “Sevdiğin her şeyi er ya da geç kaybedeceksin, ama sonunda sevgi başka bir surette geri dönecek.”