Akıl ve kalp ( duygu ) ebedi bir rekabet halindedir. Bu rekabet insanlık tarihi boyunca sürmüştür ve sürecektir. Bu rekabette hangisinin üstün olduğu tartışması da yüzyıllarca felsefecilerin, tasavvufçuların, din bilginlerinin zihninini meşgul etmeye devam etmiştir. Bu rekabet aynı zamanda da dünyayı da iki kutba ayırmıştır. Batı kültüründe akıl, realite, sekülerizm vb kavramlar daha güçlü iken ve insanlar günlük yaşamlarını da bu doğrultuda şekillendirirken, doğu kültürlerinde durum daha farklıdır. Doğu kültüründe akıl ile birlikte veya akıldan daha önemli görülen duygular, hisler daha çok önemsenmiştir.
Bu fark doğu ve batının sosyal yaşamlarını da etkilemiştir. Batı insanı daha bireyci, daha bencil iken doğu insanı içinde yaşadığı topluma karşı daha sorumlu, aidiyetçi ve fedakar olabilmektedir. Bunun en önemli göstergelerinden birisi, Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde yaşanan savaşlarda ve istiklal harbinde Mehmetçiğin gösterdiği üstün fedakarlıklar ve mücadele ruhudur. Doğu ve batının farkı, tabiki sadece bu durumla da açıklanamaz, edebiyattan tutunda çocuk yetiştirmeye, mimariye kadar her alanda hissedilebilir.
Bunun en iyi örneklerinden birisini merhum Oktay Sinanoğlu şöyle açıklar; ‘batıda ‘gönül’ kelimesinin bir karşılığı yoktur, onlar bilmez çünkü gönlün ne demek olduğunu’ der.
Ayrıca bu rekabetle ilgili olarak Fatih Sultan Mehmet’in İstanbulu fethettiğinde ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de Çanakkale zaferinden sonra ‘ Hektorun öcünü aldık ‘ dedikleri rivayet edilir. Homerosun İlyada ve Odysseia’ sında anlatılana göre Hektor Troya şehrinin koruyucusudur. Yani doğulu bir kral. Batıdan gelen orduların meşhur komutanı Achilles e karşı verdiği savaşta hayatını yitirmiştir ve Troyo şehrini kaybetmiştir.
Günümüz bilim dünyası da bu rekabetin farkında olmalı ki Psikoloji bilim dalı başta olmak üzere IQ ve EQ olarak akıl ve kalp (duygu ) arasındaki farkı tanımlamıştır. IQ tamamen mantıksal süreçleri kapsarken, EQ tamamen duygusal hislere yöneliktir. EQ beynin düşünen parçasının yanı sıra duygusal bir parçasınında olduğunu kanıtlamıştır. ABD'li psikolog-yazar-gazeteci Daniel Goleman'na göre beynin bu iki parçası, yaptığımız herşeyde birlikte çalışıyordu. Bundan şu anlam çıkıyordu: Gerek iş gerekse özel yaşamda başarılı ve mutlu olmak için akıllı olmak yetmiyordu, duyguları da idare etme becerisine sahip olmalıydık.
Özellikle Türk Halkında EQ (Duygusal Zeka) nın yüksek olduğunu düşünenlerdenim. Bunun kanıtı da bana göre ; yüzyıllar boyunca özellikle Anadolu halkının bıraktığı kültürel mirastır. Yunus Emre’nin ‘ bir ben var benden içeri ‘ mısrası bile EQ seviyesinin yüksek olduğunun bir kanıtıdır. 1960 lı yıllarda ülkemizden ve Karamandan Batı Avrupaya çok ciddi sayıda işçi göçü yaşanmıştır. Genelde eğitim seviyesi düşük ve mesleki yönden vasıfsız denebilecek bu işçiler gittikleri yerlerde orjinalliği bozulmadan ve birbirlerine kenetlenerek, memleketlerininin geleneklerini devam ettirmiş olmaları ve bu yönleriyle dünyanın diğer bölgelerinden gelen işçilerle ayrıştıkları görülmüş ve sosyologların ve psikologların bile ilgisini çeken bir durum olmuştur.
Bana göre IQ insanın bir varlık olarak hayatta kalabilme reflekslerini oluştururken, EQ da bir bir insan olarak toplumsal yaşama uyumunu sağlar. Aslında bu terimlerle açıklanan durum taa orta çağda Anadoluda ‘Kemalat, Kemale erme’ olarak açıklanmıştır.
Bu yazı da EQ ( Duygusal Zeka ) nın bir sonucu olarak ortaya çıkan ve bana göre çok insancıl bir refleks olan VEFA ya değineceğim. Vefa kelimesinin sözlük anlamı ‘sevgiyi sürdürme ve sevgi bağlılığı’ olarak öne çıkıyor. Yani herhangi bir durum karşısında o duruma sevgi göstermek ve bu sevgiyi uzun süre güvenle aktarmak olarak da dile getirmek mümkün.
Toplumsal hayatın sağlıklı bir şekilde devamını sağlamak için ve huzurlu bir insanlık için;
Vefa bir borçtur,
Vefa içinde yaşadığımız topluma bir aidiyet göstergesidir,
Vefa İnsancıl bir reflekstir,
Vefa geçmişimizle geleceğimizin arasındaki bağı kuran bir köprüdür,
Bana göre Gazi Mustafa Kemal Atatürk bir sürü özelliğinin yanında çok vefakar bir insandı. Onu bütün başarılarında en büyük motivasyonu Türk tarihiydi. Türk Tarih kurumunu kurması ve yön tayin etmesi, onlarca tarihçiye bu konuda eserler yazıp araştırmalar yaptırması, çalışma odasında duvarında asılı olan Osman Gazi karakalem tablosu, çok değer verdiği Timur dan kalma 530 yıllık el yazması Kuran-ı Kerim onun Türk tarihi konusundaki vefakarlığının en güzel örneğidir.
“ Türk çocuğu, ecdadını tanıdıkça, büyük işler yapmak için kendinde güç bulacaktır.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Gazinin bu sözünden de anlaşılacağı üzere, onun bütün başarılarının altında yatan en büyük motivasyon ecdadına dair hissettiği vefa duygusudur. Tarihimiz öyle bir tarih ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi nice liderler ve kahramanlar ortaya çıkarmıştır.
Karaman özelinde de vefa duyduğum bazı isimlere değinmek istedim. Öncelikle belirtmeliyim ki bahsettiğim kişiler insan oldukları için mutlaka hatalarda yapmışlardır. Ama son tahlilde doğup büyüdüğüm ve hala yaşamaya devam ettiğim şehrimde, bana göre iz bırakmışlardır. Bunlara karşı duyarsız kalmak vefasızlık olacaktır. En azından yadederek bir vefa göstermek istedim. Bu bir anlamda da geçmişimle geleceğim arasında bir köprü olacaktır. Zira “ Dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa, yarın kaybeder. ( W. Churchill ) "
SİYASİLERİMİZ VE BÜROKRATLARIMIZ :
Faruk Sükan : 1964 yılında çıkan çarşı yangınından sonra mağdurlarla birlikte Karaman’dan bir çok kişinin Avrupa'ya işçi olarak gönderilmesini sağlamış ve bu gün Karamanın Ekonomisinin gelişimine bu sayede çok ciddi katkıda bulunmuştur.
İbrahim Öktem : Milli Eğitim Bakanlığı döneminde bugünkü Karaman Lisesi, Endüstri Meslek Lisesi ve Kız Meslek Lisesinin yapımını çok hızlı bir şekilde tamamlamıştır. Ayrıca İbrahim Öktem 1961 anayasasını hazırlayan profosörler arasındadır. Türk Dil Bayramının geleneksel hale gelmesinde de çok ciddi çabaları olmuştur.
Kemal Kaynaş : Yukarıda bahsettiğim okulların yapılmasıyla ilgili tapu sorununu o döneme göre müthiş bir hızla çözüp inşaatın hızlı bir şekilde tamamlanmasıyla ilgili ciddi katkıları olmuştur. Karaman’ın gelişmeye başladığı 1965 yılından sonra ihtiyaç duyulan imar planı değişikliklerini tamamlamıştır. İsmet Paşa Caddesi onun zamanında açılmıştır.
Işın Çelebi : Karaman’ın il olmasını, mecliste oy çoğunluğu olan Konyalı vekillere rağmen başarmıştır. Ayrıca bu günkü organize sanayi bölgemizin kuruluşu ve gıda endüstrisinin gelişmesiyle ilgili makro planları yapan kişidir. Şehrimiz sanayisinin gelişmesiyle ilgili devlet teşvikleri konusunda da emeği çoktur.
Fikret Ünlü : Bakanlığı döneminde Karaman'ın merkezi dışında ilçe ve kasabalarına bile yaptığı spor salonlarının yanı sıra olimpik yüzme havuzu, olimpiyat standartlarındaki tartan pist sayesinde Karaman Spor alanında ciddi bir altyapıya sahip olmuştur. Üstelik bunları devlet planlaması dahilinde değilken başarabilmişti. Ayrıca Türkiye de ikinci olarak açılan Bilgisayar Lisesi, Milli Piyangoya yaptırdığı Fen Lisesi, Ermenek yatılı bölge okulu, Öğretmen lisesi diğer hizmetleridir.
Prof. Dr. Ömer Dinçer : 2011 ve 2013 yılları arasında Millî Eğitim Bakanı olarak görevlendirilen Dinçer, 2009 ve 2011 yılları arasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı görevini sürdürmüştür. Bakanlık görevleri süresince Eğitimden altyapıya birçok konuda şehrimize katkısı olmuştur.
Mevlüt Akgün : 3 Dönem vekillik yapan Mevlüt Akgün, Karaman siyasetinin son 25 yılında hep vardı. Uzlaşmacı tavrı ve samimiyetiyle muhalifleriyle bile arası hep iyiydi. Fotoğraf merakımdan dolayı bir dönem Karamanın köylerini dolaşmıştım, bu esnada sürekli sayın vekilimizle karşılaşıyorduk, belki de diğer siyasilerin seçimden seçime gittiği köylere o sürekli gidiyor vatandaşla hasbihal ediyordu. Ayrıca herkesin bildiği bir özelliği ise ne zaman arasanız ulaşabileceğiniz bir vekildi. Hiçbir telefonunuz cevapsız kalmazdı. Demem o ki Mevlüt Akgün benim yaşadığım dönemde halkla temas etmesi bakımından bir çok siyasetçiye açık ara fark atmıştır. Sadece bu özelliğiyle değil mevkidaşı ve bir dönem yol arkadaşlığı yaptığı Sayın Lütfi Elvan ile de gayet uyumlu bir şekilde çalışmış ve Karaman da son 20 yılda yapılmış bir çok projenin takipçisi olmuştur.
Kamil Uğurlu: Bana göre Kamil başkanın döneminde Karaman'da Belediye olarak en radikal işlere şahit olduk. Çoğu zaman onun ileri görüşlülüğünü anlamadığımız için icraatlarını eleştirdik bile. Ama aradan geçen yılları kendisinin meselelere ne kadar geniş açıdan baktığını kanıtladı. Nezaketi, alçakgönüllüğü, entelektüel dokusu ve vizyonerliği bakımından örnek alınacak bir başkan profili sergiledi. Bu Karamanın itibarına da çok olumlu yansıdı. Hem ulusal hem de uluslararası anlamda Karaman'ın adının geçtiği birçok projeye imza attı.Türk Dil Treni ve Saraybosnadaki Türkçe bayramı bunun en güzel örneğiydi bana göre.
Lütfi Elvan : Devlet Planlama Teşkilatındaki tecrübelerini ve vekillik ve bakanlıkları döneminde Karaman için en üst düzeyde kullanabilmiş bir siyasetçimiz dir. Karaman da sanayicisinden bürokratına herkesle iyi bir diyalog kurmuş, meselelere projeci kimliğiyle yaklaşmış, siyasi olarak kutuplaşmadan ziyade gerçek sorunları tespit etmiş ve anında çözüm üretebilmiştir. Son 20 yılda Karaman'daki en yüksek bütçeli devlet yatırımlarının neredeyse hepsinde imzası vardır.
Bu yazı çok uzun olacağı için burada kesmek durumundayım. Devamında Sanayici ve işadamları mızı, araştırmacı yazarlarımızı, sanatçılarımızı ve Karaman da kanaat önderliği yapmış değerli büyüklerimizi anlatmaya devam edeceğim.
DEVAMI GELECEK…