Yediğiniz yiyecekler aslında sizin ve içinde yaşadığınız toplumun kim olduğunuzu söylüyor.
İnsanlık tarihinde yemek yaşamsal gereksinimlerden biri olarak kabul edilmektedir. Yemek insanoğlunun en yaşamsal dürtülerinden biridir. Tıpkı barınma, giyinme gibi ihtiyaçlar hiyerarşisinin en tepesinde yemek ihtiyacı bulunmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde yemek ve insan ilişkisi değişim göstermiştir. Yemek ve kültür ilişkisi farklı coğrafyalarda, farklı iklimlerde değişiklik göstermektedir. İnsanlığın yemek ile kurduğu ilişki de zaman içerisinde değişime uğramıştır. Tarihsel, toplumsal, çevresel etmenler yemeğin ve dolayısıyla beslenme biçimlerinin de değişmesine neden olmuştur. Gerek antropolojik, gerekse sosyolojik açıdan yemek yalnızca fiziksel bir ihtiyacın karşılanması ile sınırlı bir anlama sahip değildir. Sosyolojik ve antropolojik açıdan yemek kültürel, simgesel değer ve anlam taşıyan önemli bir kültürel süreçtir. Diyebilirim ki Sosyolojik olarak ‘yediğimiz şeyiz’.
Beslenme, fizyolojik ihtiyacın çok üstünde birtakım olaylar karmaşasını da beraberinde barınmaktadır. Zorunluluğun dışında sosyolojik, psikolojik, ekonomik, siyasi, kültürel gibi birçok farklı alanlarla da iç içe ve sürekli ilişki halindedir.
Günümüzde beslenme, gıdaya erişim, hızla değişen ve benzeşen yemek kültürleri pek çok açıdan yaşamsal önem kazanmıştır. Gıdanın sürdürülebilir üretimi, gıda güvenliği, gıdaya erişim, yetersiz beslenme ve açlık gibi küresel ölçekte karşımıza çıkan sorunlar oldukça önem kazanmıştır. Gıdanın tedarik edilmesi sürecinden, dağıtılması sürecine, gıda etrafındaki iş bölümünden, aile içinde ve toplum içinde dayanışma imkânları sunan yemek ritüellerine (Ferguson ve Zukin, 1995: 193-194) kadar geniş bir yelpazede çalışmalar ortaya konmaktadır.
İnsanlık tarihinde hiç olmadığı kadar gıda üretimi endüstriyel bir biçimde gerçekleşmektedir. Endüstriyel gıda üretiminin çevresel ve insan sağlığı üzerindeki etkileri tartışma konusudur. Bu tartışma hızla artan insan nüfusunun temel beslenme ihtiyacının endüstriyel olanaklarla daha ucuza sağlanması mı yoksa daha ekolojik, geleneksel yöntemlerle sağlanması mı şeklinde bazı soruların ve ikilemlerin gündeme gelmesine neden olmaktadır. Çünkü endüstriyel olarak üretilen gıdanın insan sağlığı üzerindeki etkileri tartışılmaktadır. Bir yandan endüstriyel gıda üretiminin dünya üzerindeki eşitsiz, yetersiz beslenmeyi, yoksulluk, açlık gibi sorunları ortadan kaldırmadığı düşünülmektedir. Genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) tartışmaları, insan sağlığını tehdit edici birtakım maddelerin gıda üretiminde kullanılması gibi sorunlar da bu ikilem çerçevesinde değerlendirilmektedir. Tüm bu sorunlar aslında gıda ve beslenme sosyolojisinin anlaması, üzerine kafa yorması gereken yaşamsal önemde sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yöresel Lezzetler
Yöresel lezzetler, bağlı oldukları kültürün önemli bir parçası olması sebebiyle ve bölgenin uzun yıllar süregelen sosyolojik yapısı ve toplumun genetik yapısını da etkilemiştir. Bu sebeple yöresel tatlardan yola çıkarak o toplumun kültürel yapısı hakkında da fikir sahibi olabiliriz. Bundan dolayıdır ki yöresel lezzetlerin kültür turizmi içinde de çok önemli bir rolü vardır. Aynı durumu yaşadığımız Şehir Karaman içinde önemli bir faktördür.
Yöresel lezzetlerin turizm ürünü olarak kullanılması, ülkelerin yerel kültürel miraslarını korumakta ve evrensel hale getirmektedir. Böylece bahsedilen turizm ürününe ait destinasyon, turistlerin seyahat planlarında yer alabilmektedir. Ayrıca yöresel lezzetler bölge ekonomisine de katkı sağlayacaktır.
Karaman da Gastronomi
Gastronomi; tüm yiyecek ve içecek çeşitlerinin üretimini, hazırlanışını, sunumunu ve tüketimini oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra gıdaların mikrobiyolojisini ve fizyolojisini, toplumdaki bireylerin beslenme ve beslenme alışkanlıklarını, yatkınlıklarını, bunların sunulduğu işletmelerin yönetimini ve zaman içerisinde meydana gelebilecek atıkların güvenli bir biçimde yok edilmesini içeren tüm kural, norm ve süreçlerden oluşan bir kavramdır (Özbay, 2017). Bilindiği üzere gastronomi kavramı birçok bilim alanıyla ilişkilidir. Bu nedenle yemek ve kültür kavramını birleştiren gastronomi, turizm pazarlamasında avantaj sağlayarak yeni bir turizm alanının gelişmesine izin vermektedir (Aksoy ve Sezgi, 2015)
Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu, Karamanoğlu ve Osmanlı uygarlıklarının izleri olan ve 10.000 yıllık bir tarihe tanıklık yapmış Karaman şüphesiz bu birikimini Gastronomi olarak da korumuştur. Karaman’ın sosyolojik yapısı, insan tipi ve genetiği, coğrafi yapısı vb. birçok konuda yüzyıllardır süregelen bir birikimi yansıtan ve Turizm açısından da önemli bir potansiyeli olan Gastronomi faktörünü son yıllarda yapılan bazı çalışmalar hem ortaya çıkartmış hem de bundan sonra yapılacak olan faaliyetlerinde temelini atmıştır. Bu konuda yapılan ilk çalışma Halil İbrahim İncekara’nın Karaman yemek tariflerini derlediği kitap olmuştur. Kitap 2007 yılında Karaman İl Kültür Müdürlüğü tarafından yayınlanmıştır.
İkinci kitap ise Murat Ay tarafından hazırlanmış Anı Bisküvi Kültür yayınları olarak basılmıştır.
DEVAM EDECEK