Yorulan ama halâ ayakta ve dik duran 68 ve 78 kuşaklarına selam olsun..
Bu nesiller korunma ihtiyacı hissetmeden gece gündüz sokaklarda oynayarak büyüdü..
Aynı kaptan çorba içti, oyun oynayıp terledi mahallele çeşmesinden kana kana su içti.
Öğrenci oldu ikmale kaldı sınıfta kaldı genede okudu.
Çıraksa ustasından azar işitti dayak yedi haftalığım az demedi sanatı öğrendi.
Ana babasına hiç nazlanmadı şımarmadı şımartılmadı bu nesil.
Beş altı yaşlarında ailesine yardıma başladı..
Köydeyse oğlak kuzu güttü şehirdeyse gene ailesine yardım edecek bir yol buldu.
Babasının yanında işe gitti işe gidemediyse öğleyin babasına azık götürdü..
Yazları esnafa çırak gitti..İlkokul çağında bile sorumluluk yüklendi.
İlkokulu bitirince kimimiz ortaokula başladı kimimiz sanat öğrenmek için sanata verildi.
Şayet ailenin işleri dolayısiyle insan gücüne ihtiyaç varsa erkenden evlendirilip çoluk çocuğa karıştırıldı.
Sanata gidende okumaya gidende eti sizin kemiği bizim diye teslim edildi.
Ortaokulu bitirince yalnız başımıza bir kaç arkadaş bir olup başka şehirlere
imtihana gittik.
Daha önce hiç gitmediğimiz şehirlere..!
Öyle her ilde ilçede sınav olmazdı.
60 lı yılların başlarında Karaman'dan Konya'ya öğretmen okulu sınavına 14-15 (1963-1964) yaşlarında kendi başımıza gittik.
Gene aynı sene Dört arkadaş Karaman'dan Adana'ya başımızda bir veli olmaksızın yalnız başımıza Tarım meslek lisesi sınavına trenle gittik..
Korktuğumuz anlardarda oldu tabii daha çocuktuk be..!
Demek ki ortam güvenliymiş..
Şimdi aynı yaşlarda çocuklarımız yalnız başına ne sokağa salınıyor nede başka bir ile sınava..
Bizim ana babalarımız bizi sevmez mi, elbette severdiler ama yaşantı zorluydu herkes yaşına göre bu zorlukları yaşamak zorundaydı.
Yani çok erken sorumluluk alıp pişti bu nesiller.
Okumayanlar ilk defa askere giderken şehir dışına köyünün dışına çıktı.
Liseyi bitirenler üniversite sınavı için ya İstanbul'a ya Ankara'ya gitmek zorundaydı bu bahane ile ilk defa Ankara ve İstanbul görülecekti..
Gene bu neslin önemli bir kısmı AVRUPA ülkelerinde ekmek peşine düştü..
Çoğunun mesleği sanatı yoktu.
Gavurun "ne iş yaparsın" sorusuna "ne iş olsa yaparım" diyerek zorlu iş kollarında çalıştı..
Yetmedi bu nesiller kendini öğrenci olaylarının içinde buldu çok zor günler yaşadılar muhtıralar ihtilaller gördüler.
Bu hengameli günlerde bir çok emsal can verdi hapislerde yattı, çok kişi işinden aşından oldu..
Çok çile çekenler oldu, yani bu iki nesil piştide pişti..
Şimdi sağ olanlar yaşadıkkarından pişman değil o gün öyle gerekiyordu ve öyle yaşandı derler.
Bu nesiller bu yaşananların yanında birde ekonomik krizlerlede boğuştu..
Çocukkarını en iyi şekilde okuttu yetiştirdi bu nesiller..
Yani bu dirençli nesiller yıkılmadı hep ayakta kaldı..
Şimdi Dede Ebe olan 60-80 arası bu nesiller son deminde gene ekonomik sıkıntılar ve SALGINLA mücadelede..
Ne diyelim kader ağını böyle örmüşse..
İşte kısaca iki neslin yaşantısının kısa bir anlatımı..
68-78 kuşağı dendi mi durup, bir değil iki üç defa düşünülmeli.
Bende 1948 doğumlu olarak bu iki
Neslin birinci grubunda yer aldım.
Emsallerimin her birinin hayatı roman konusudur..
Emsallerimden hayata veda edenleri minnetle şükranla yad ederim.
Sağ olanlarada bundan sonrada sağlıklı bir ömür dilerim.
Sevgi ve saygıyla..