Yılkı Atları
Celal ARSLAN
Eve dönüyordum hava çok soğuk üşüyordum, yağan kar ve tipi sanki nefes aldırmıyordu, hızla bir müddet yürüdükten sonra arabama ulaştım. Birkaç denemeden sonra çalışan aracımla giderken aklıma yazar Abbas Sayar’ın romanı geldi.
Yazar yılkı atlarını şöyle anlatıyordu.
Üssüğünoğlu İbraam tarladan dönmekteydi ve pek düşünceliydi. Havalar iyice soğumuş, o hala yeterince ahıra kışlık koyamamıştı…
Atlarıyla nice topraklar sürmüş, çok ürünler kaldırmış, bu ürünleri satarak topraklarına yeni topraklar katmıştı…
Gün gelmiş durum değişmiş, kendileri yarı aç yarı tok yaşarken bir de kışın hayvanların yiyeceğini düşünmek zorunda kalmışlardı…
Bir gün eve gelir oğulları Hasan ile Mustafa’ya, oğullarım dağdan yayılmadan gelen hayvan sürüsünün içerisinden yaşlı olan Dorukısrak’ı ayırarak geriye dağa kovalamanızı istiyom, tamam mı?.…
Çocuklar üzülerek Babalarının sözünü yerine getirirler. Doru kısrak önceleri işin iç yüzünü pek anlayamaz, ortalık şiddetli soğuktur, gece olmuş tir tir titremektedir. Yıllardır girip çıktığı evin önüne geri gelir, burnunun ucuyla kapıya vurur durur. Ama nafile kapıyı açan olmaz…
Dorukısrak’ın oğlu Altay ahırda anası olmayınca huysuzlanır, kişner, tepinir yemini dahi yemez. Ertesi sabah çoban olan Tonbak Emmiye de kovalamasını tembih eder. Çobanın kovalaması da yetmez akşam olunca yine ahırın önüne gelen Dorukısraka ibraam emmi sinirlenerek sıkı bir dayak atar, köyün dışına sürer çıkarır…
Dorukısrak artık kendisine yapılanı anlamıştır, küskün ve kahırlı bir şekilde köyden uzaklaşır dağlara doğru çıkar gider…
Nisan ayı gelince İbraam’ın aklına Dorukıssrak gelir. Oğullarını ve yavru tay Altay’ıda yanlarına alarak yaylalara aramaya çıkarlar. Anne ve Altay’ın kişnemeleri ile buluşan ve sevinçten çılgına dönen dorukısrağı kement atarak yakalamayı deneseler de başarılı olmazlar. Durumu anlayan, Dorukısrak ve Altay beraberce dörtnala uzaklaşıp gözden kaybolurlar.
İbraam yaptığı haksızlık karşısında günlerce ızdırap çeker ama iş işten geçmiştir.
Gerçekten duygulu bir hikayesi vardır Yılkı atlarının.
Zamanın her türlü işlerinde kullanılan, tarlalar sürüp yükler taşıyan, sahibinin verdiği yeme samana razı olan, gidilecek her yere ulaşım aracı olup binilen, sırtında günlerce yük taşıyan bu hayvanlar uzağımızda değiller, birçoğu Karadağ’da yaşamaktadırlar. Orada bile bu hayvanların biz insanlar başta olmak üzere birçok düşmanlarının olduğunu iyi bilmekteyiz
Bu hikaye bir kaderi, bir dönemi, acı tatlı bir yaşamı paylaşan ve yaşayan insanlarla hayvanların ortak kaderi desem tam yeridir. Önemli olan bu hayvanlara karda, kışta, tipide iyi bakıp korumaktır, aksine onlara düşmanca kement atmak asla değildir.