“Her eline tüfek alıp dağa çıkan Avcı değildir.”
Avcılık birçok kural ve kaideleri olan, eğitimle, yasalarla ve kişinin vicdanı ile bütünleşen bir mesleki spordur.
Avcıyı dağa, doğaya cezbettiren en önemli özellik, avın bolluğu ve çeşitliliğidir. Bunu bizlerin koruyamaması durumunda ancak geriye çeşitlilik olarak köy serçeleri kargalar, saksağanlar kalır.
Bizler çok av vurmanın yerine, mis kokulu yaylalarda doyasıya gezmenin, bolca oksijen solumanın, dağlardan akan soğuk sulardan içmenin, yeni av arkadaşları tanımanın zevki avdan daha önde gelmelidir.
Yorulduğumuzda, bir kayanın, çalının kuytusunda ufak bir ateş yakıp, cezveyi veya çayı köze koyup yudumlarken, günün veya geçmişin anısını paylaşmanın, geçmişte kaybettiğimiz av arkadaşlarımızı hatırlamanın av vurmaktan daha güzel bir duygu olacağıdır.
Avcılığa yeni başlayan arkadaşların çok av vurmakla çok iyi avcı olunamayacağı, sabahtan akşama kadar koşturup çok Silah atmanın bir marifet olmadığını bilmelidirler.
Avcı her zaman kendi üstünlüğünü kullanarak Ava kaçma kurtulma şansını tanımalıdır. Günümüz teknolojisi ile akıl öne çıktığı zaman, Avcı’da bunu kendi vicdanı çerçevesinde kötüye kullandığında bu iş avcılık olmaktan çıkar.
Avlanmakla amacının katliam yapmak olmadığını kendi vicdanında Avcı her an hissetmeli ve ona göre tetik çekmelidir.
Ava gitme gayesinin sadece et yeme karın doyurma duygusundan ziyade avlanırken yürüme, terleme, dağa çıkma, nefes açma, değişik yerler görme gibi şeylerden mutluluk duyma sporu olarak bakmalı.
Ayrıca avcılık sadece insanoğluna has bir olay olmayıp, hayvanlar ve kuşlar aleminde de sürekli devam ettiğinden bir çok nesil artık ya bitmiştir, ya da bitme noktasına gelmiştir. Bunu da en iyi koruyacak ve bilecek kişi avcının kendisidir.
Av ne kadar bol olursa olsun, Avcı her ava gittiğinde bir tane av vurmalı.
Yüreğine sağlık sayın babam .bunu ancak bilen anlar.avı hayvan öldürmek olarak gören sanan birileri anlayamaz . avcının çevreye doğaya katkısı olur ama götürüsü pek olmaz.yuregine eline kalemine sağlık ellerinden öperim