Dünyada insanoğlunun varlığıyla birlikte birçok dini, milli ve kültürel bayramlar ortaya çıkmıştır. Bu bayramlardan bazıları bir kutlamayı, bazıları şükrü, bazıları da geçmişe duyulan sadakati temsil eder. Her ülkenin ve her dinin birbirinden farklı bayramları vardır.
Milli bayramlar bir ülkenin ulusal bağımsızlık savaşını kazandığı günü ya da önemli bir olaya şahit olduğu günü temsil eder. Bu bayramlar en önemli ve başta gelen bayramlardır. Türk milleti olarak biz:
- 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün bugünkü Türkiye’nin temellerinin atılmasındaki ilk adımını, Samsun’a ayak basmasını, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı
- 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasını 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
- 30 Ağustos 1922’de Kurtuluş Savaşının kazanılmasını 30 Ağustos Zafer Bayramı
- 29 Ekim 1923’te cumhuriyet yönetiminin ilan edilmesini 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı olarak kutlarız.
Bunların yanında şehirlerimizin düşman işgalinden kurtuluş günlerini ve Türklerin Ergenekon’dan çıkışının tamamlanmasına denk gelen 21 Mart’ı Bahar (Nevruz) Bayramı olarak da kutlarız.
Milli bayramlar diğer bayramlara kıyasla çok daha önemlidir. Milli bayramlar bir milletin bağımsızlığını simgeler. Milli bayramlarını kazanamayan milletler dini bayramlarını ve diğer bayramlarını kutlayamazlar çünkü bu bayramları kutlayabilmek için önce topraklarınızın sonra da sizin hür ve hürriyet sahibi olmanız gerekir. Bugün yeryüzünde hala birçok milliyet ve insan toplulukları hürriyetlerinden yoksun zulüm altında yaşamakta ve dolayısıyla da bayramlarını özgürce kutlayamamaktadır.
Milletlerin inançlarına göre değişen dini bayramlar; kültür ve mezheplerin farklılığına göre de değişik şekillerde kutlanır.
- İslam dinine inananların Ramazan bayramı ve Kurban bayramı olmak üzere iki büyük dini bayramı vardır.
- Hristiyanlık dininde en büyük bayram Meryem Ana Yortusu, Azizler Günü, Paskalya Bayramı ve Noel Bayramı gibi bayramlar vardır.
- Musevi inancında ise Şabat en bilinen bayramlarıdır.
Bütün bu bayramlar insan varsa, insanlık varsa vardır. Bayramları güzel hale getiren şey insanların samimiyeti, neşesidir. Bayramları bir bayram gibi kutlamak gerekir. Bayramları yaşamak ve yaşatabilmek insanların vazifesi olmalıdır. Fakat günümüzde bu konuda çok yetersiz, eksik kalıyoruz. Ne eskisi gibi milli bayramlarımızda tüm şehri bayraklarla süsleyebiliyoruz ne de dini bayramlarımıza gerekli değeri ve önemi verebiliyoruz.
Bayramlar bir milletin kültürüdür ve biz bayramları unutarak kendi kültürümüzden ödün vermemeliyiz. Bunu da çocuklarımıza öğütlemeliyiz ki kültürlerimizi eskisi gibi yaşatan gelecek nesiller yetişebilsin.
Bu Ramazan bayramında asrın felaketiyle sarsılan 11 ilimiz nedeniyle içimiz buruk. Aklımız hep kimisi eşinden kimisi evladından kimisi ana babasından ayrı olan bölge insanında. Bizler bayramı ailelerimiz ve akrabalarımızla birlikte geçirip eskisi gibi yaşamaya çalışırken içimizde hep iki büyük deprem nedeniyle hem kendileri hem de hayatları sarsılan, bayramı kimisi mezar başında kimisi memleketlerinden de ailelerinden de kilometrelerce uzakta yaşamak zorunda kalan insanımızın acısı var. Bir kez daha hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralı olanlara acil şifalar, geride kalanlara ise sabırlar diliyorum.
Dili, dini, ırkı ne olursa olsun hakkıyla bayramlarını yaşayabilenlere selam olsun.
Bayramınız mübarek olsun.