(BÖLÜM 1)
Ali MENEKŞE
SEVGİLİ DOSTLAR;
Çocukluğumuzdaki yaşantımızı ve yaşamış olduğumuz hatıraları şimdiki gençliğe anlatmak ve o zamanlar da yaşamış olan sizlere de geçmişteki yaşamış olduğumuz hatıraları tekrar hatırlatmak amacıyla kaleme almış olduğum bu yazı dizisi çok uzun olduğundan ve okurken siz sevgili okuyucuları sıkmaması için parçalar halinde paylaşmayı düşündüm.
Bu yazımda şimdiki gençliğe geçmişteki yaşam hakkında bilgi sahibi ve bu yazımdaki yaşantımızı ve yaşamış olduğumuz hatıraları yaşayanlara, eskiyi yâd etmek dileğiyle selam ve saygılarımı sunarım.
Bir hatam olmuş ise affola.
SİZ BUNLARI BİLİRMİSİNİZ
GARAMAN’LI GENÇLER?
Çiğnimize (Omuzlarımıza) ve sırtımıza emliyet innesi (çatal inne) ile musga dakdıklarını
Üzerlik (Üzellik) tütsünmeyi
Kurşun dökdürmeyi
Sülük yapışdırmayı
Okuyup üflenmenin ne olduğunu
Bilirmisiniz?
Siz;
Boncuklu ağaç beşşiği,
Demirden yapılmış beşşiği,
İpli tavan salıngacını,
Hopsektiyi,
Diş bulgurunu,
Bebeğin emziğinin ucuna lokum sürülüp lokumlu emziği bebeğe virdiğimizi,
Lokum bulunmadığı zamanlarda temiz beyaz bir tülbentin uç kısmına kuru üzüm konup emzik gibi top haline getirdikten ve tülbent içindeki üzümü hafif ezdikten sonra bebeğin ağzına emzik gibi virdiğimizi,
Bebek kundağını,
Bebek hevrizini,
Soğuk algınlığı geçirmiş ve garnı şişmiş olan bebeğin altına ince elekde elenmiş gum veya toprağı ısıtarak bebeği bu sıcak gum ve toprağa sardığımızı ve bebeğin hastalığını tedavi iddiğimizi,
Köstek çözmeyi,
Yeni yörümeye başlayan çocukların yörümelerine yardımcı olmak için tahta ve ağaçtan yapılmış ufak üç tekerlekli yürüteçle yörümeyi öğreddiğimizi,
Bekmezköpüğü içmeyi,
Taze nohudu ateşte bişirerek pat yapmayı,
Taze buydayı ateşte pişirip ütme yapmayı,
Gor üzerinde taze misir ütmeyi ve bunları yirken elimizin, ağzımızın ve yüzümüzün gapkara, simsiyah olduğunu
Bilirmisiniz?
Lekeye kir,
Ermiş olan gişiye pir,
Gavgaya hır,
Saçı beyaz olana gır,
Ambulansa Cangurtaran,
Minübüse gapdıgaçtı
Ve
Sirene canavar düdüğü didiğimizi
Bilirmisiniz?
Su gabağını, su gabağından yapılmış saplı sutaşıma malzemesine kevgir, su testisine bocut, gırmızı tomatise eğrim veya firek, kızarmamış olan gök tomatise gök firek, makasa sındı, bir şiyi sıra ile yapmaya keşşik, soğuktan üşüyüp tir tir titremeye, soğuktan kiyterme, düğünlerde geline ve akrabalara kumaş ve giyecek almaya galın bozmak, gına gecesinde gelinin eline gına yakıp ağlattığımızı gına yakımı bitdikten iki dakika sonra gelini oynattığımızı, gına gecesi günü deflerle Hey Gaziler türküsünü çağıra çağıra damat evine çerez almaya giddiğimizi ve aldığımız bu çerezleri, toplanarak gız evinde yidiğimizi, iki parçayı birbirine iplik ile birleştirmek için dikilen kaba dikişe teyellemek, fasulyeye fasille, beyaz ve kuru fasilleye ak bakla ve ülübü, elbiseye asbap, tereyağına sadeyağı, sadeyağı, bekmez un ve su ile yapılan dadlıya palize, sadeyağı, bekmez ve un ile yapılan dadlıya öküz halvası, sadeyağı, un, yumurta ve bekmezle yapılan dadlıya gaygana dadlısı didiğimizi, bir şeyi çok büyütmeye tavatır, takla atmaya combalak gılma, azar işitmeye zılgıtı yimek, biraz eski ama daha kullanılabilen eşyalara müstamel, aşırı derecede kirli ve yağlı olana ve yine hayvanların sırtındaki yaraya ise yağır dediğimizi
Bilirmisiniz?
Eski bez parçalarından bebek ve top yaptığımızı, kiraz ve fişne meyvelerinden gulaklarımıza güpe yapdığımızı, horazlı, balıklı, ipte takılı ip şekerlerini ve çöplere sarılan renk renk macunları alıp yidiğimizi, güllü lokumu, pambık şekerini, elma şekerini, sokaklarda dolaşan niyetçilerin tablalarından tavşan ve güvercinlere talih, gader ve gısmet çektirdiğimizi, çocukken analarımızın dizinin dibinde oynayan çocuklar olduğumuzu, oyun oynarken düşüp galkdığımızda anamızın yanımıza goşup geldiğini, hepimizin bir ana guzusu olduğumuzu ve analarımızın galbinin merhamet dolu olduğunu, görmüş olduğumuz her yiri dantelli örtüler ile örttüğümüzü, beklediğimiz biri yanımıza geldiğinde “Geldinmi?” diye sorduğumuzu, evde ev telefununun zili çaldığında hemen ahizeyi elimize alıp cevap vermediğimizi, telefunun zilini en az 2 veya 3 defa çaldırdıktan sonra ahizeyi galdırıp gonuşduğumuzu,gonuşmamız biraz fazla uzadığında garşı tarafa gapat gari çok gonuşduk fazla yazmasın diyerek garşı tarafı uyarıp telefunu gapatdırdığımızı
Bilirmisiniz?
Söğüt dalından düdük yapıp öttürmeyi, bacak arası velesbite binmeyi, böyüklerimizin velesbite şeytan arabası didiğini, toprak damlı evlerin çelenlerinden çekmiş olduğumuz gamışlarla yaptığımız gamış uçurtmaları, yapmış olduğumuz bu uçurtmaların kağıtlarını hamurla yapıştırdığımızı, şeytan uçurtmalarını ve bu yapmış olduğumuz uçurtmaları uçurmayı ve bu uçurtmalar uçarken uçurtmaların gökyüzünde bir melek gibi süzüldüklerini, uçurtmanın ipine kağıt takıp mektup gönderdiğimizi, yine uçurtmanın kuyruğuna ciletler dakıp başkalarının uçurtmasının ipini kestirdiğimizi ve o uçurtmanın gaçtığını, uçurtmanın kenar kısımlarına kağıtdan püskül yapıp dakdığımızı, aşşık oynamayı, enek yapmak için aşşıklara gurşun dökmeyi, gatır çevirmeyi, bilya, gazuz gapağı, bayraklı ve gaysi çekirdeği ütme oyunlarını, bu arada ütüp ve ütülmeyi ve oyunu çörleyip oradan tüymeyi, höllük oyununu, kış ayları kar yağdığında karın üzerine su döküp buz duddurduğumuzu, laylon ayakkabı, laylon terlik ve laylon ileğenle karda ve buzda hiç durmadan kaydığımızı, hiç hasta olmadığımızı ve çoraplarımızın ıslanıp ayaggabılarımız da ve ayaklarımızda buz dudduğunu, ağaçdan yapılmış ip makarası ve boş kibrit kutusu ile telefon yaptığımızı ve ağaç makarayı ortadan keserek makara deliğine ucu sivri ufak kalem dakıp fırıldak gibi döndürdüğümüzü, eskiden Garaman’da gurulmuş Sarı Gırmızı renkli forması olan Larende Spor, Sarı Lacivert forması olan İdman Yurdu, Gırmızı Beyaz renkli forması olan Altuğ Spor ve Göğsünde Gara Gartal resmi ve Siyah Beyaz renkli forması olan Gale Spor futbol gulüplerini, gış günleri atların guyruğundan kestiğimiz gıllardan tuzak yaparak guş yakaladığımızı, sapan ile guş avladığımızı, yolda ve sokakta giderken yerde bulduğumuz ekmek parçasını üç defa öperek başımıza goyduğumuzu ve o ekmek parçasını yüksek bir yere kaldırarak oraya koyduğumuzu, evlerimizin kerpiçten yapıldığını ve damlarının çorak toprakdan olduğunu, bu toprak damları kışın ve yağmırlu havalarda akmasın diye yuvaklarla yuğduğumuzu, bu evlerimizin kışları sıcak ve yazları ise serin olduğunu, her sokak başında bir mahalle ve sokak çeşmesi olduğunu, çeşmenin duvarına konulmuş olan su taslarının zincirle bağlı olduğunu ve herkesin bu tas ile çeşmeden su içdiğini, yazın harman yerlerinde tahtadan yapılmış fıçıdan su içdiğimizi, içindeği suyu sovuk dudsun diye su bidonlarının ve desdilerin üzerine eski örgü gazakları keserek desdinin ve bidonlara elbise gibi giydirdiğimizi, arasıra bu örgülerin üzerini ıslattığımızı ve o desdi ve bidonlardan sovuk su içdiğimizi, şimdiği Kemal Kaynaş Stadyumunun olduğu yirin han (Belediye çöplüğü) küllüğü olduğunu
Bilirmisiniz?
Garamanın tozlu ve çamırlı yollarında ve sokaklarında çember ve teker çevirdiğimizi, toprak damlı evlerde ve geceleri köylerde yaz günleri damda çok yıldızlı otelde yattığımızı, bir yatakta 4 veya beş gardeş yattığımızı, buzdolabı olmadığı zamanlarda kullandığımız tel dolaplarını, dabak ve gaşşıkları koyduğumuz gaplıkları, çamurlu arsalarda top oynadığımızı, tomatisleri ve meyveleri yıkamadan yidiğimizi, hiçbir hastalığa yakalanmadığımızı, en fazla burnumuzun aktığı anda onu da gömleğimizin veya kazağımızın koluna sildiğimizi, Garamanın her mahallesini gece bekçilerinin beklediğini ve yine Garamanımızın her tarafının gavak ve yeşillikler içinde olduğunu, Garaman Galesinin etrafının şimdiği gibi yeşillikli ve ağaçlıklı olmadığını, etrafının tek gatlı toprak damlı esgi Garaman evleriyle dolu olduğunu, sucuğun lüküs yumurtanın nezzetli olduğunu, bubalarımızın bize zengin olmayı deyil, mutlu olmayı öğreddiğini, bubamızın bizlere “Hayatınızda sahip olduklarınızın fiyatını deyil, gıymadlarını bilin” didiğini, bel ve galçaları dar ispanyol paça veya galçadan İspanyol paça dinilen geniş paçaları olan pontulları (pantolanları) ve uzun yakalı gömlekler giydiğimizi, Bizlerin mutluluğunun çok basit olduğunu, çencirede yimeğimiz varsa, çıkımızda ekmeğimiz varsa, lambamızda gazımız, evimizde duzumuz ve ocakta da gara isli çaydenliğimiz varsa, bunların bize yetip ve artdığını, mahallemizde ve sokağımızda bulunan komşularımıza gonu gomşu didiğimizi, evlerde anamız yimek bişirdiğinde bişen yimeğin kokusu gonşuya gitmişdir diyerek bişen yimekden gonşuya bir dabak yimek gönderdiğini, bize işi düşen insanlara hayır dimeyi, işim var dimeyi, olmaz dimeyi beceremediğimiz insanlar olduğumuzdan dolayı, yorgunluğumuzun hiçbir zaman bitmediğini,
Bilirmisiniz?
Ali MENEKŞE
SEVGİLİ DOSTLAR;
Çocukluğumuzdaki yaşantımızı ve yaşamış olduğumuz hatıraları şimdiki gençliğe anlatmak ve o zamanlar da yaşamış olan sizlere de geçmişteki yaşamış olduğumuz hatıraları tekrar hatırlatmak amacıyla kaleme almış olduğum bu yazı dizisi çok uzun olduğundan ve okurken siz sevgili okuyucuları sıkmaması için parçalar halinde paylaşmayı düşündüm.
Bu yazımda şimdiki gençliğe geçmişteki yaşam hakkında bilgi sahibi ve bu yazımdaki yaşantımızı ve yaşamış olduğumuz hatıraları yaşayanlara, eskiyi yâd etmek dileğiyle selam ve saygılarımı sunarım.
Bir hatam olmuş ise affola.
SİZ BUNLARI BİLİRMİSİNİZ
GARAMAN’LI GENÇLER?
Çiğnimize (Omuzlarımıza) ve sırtımıza emliyet innesi (çatal inne) ile musga dakdıklarını
Üzerlik (Üzellik) tütsünmeyi
Kurşun dökdürmeyi
Sülük yapışdırmayı
Okuyup üflenmenin ne olduğunu
Bilirmisiniz?
Siz;
Boncuklu ağaç beşşiği,
Demirden yapılmış beşşiği,
İpli tavan salıngacını,
Hopsektiyi,
Diş bulgurunu,
Bebeğin emziğinin ucuna lokum sürülüp lokumlu emziği bebeğe virdiğimizi,
Lokum bulunmadığı zamanlarda temiz beyaz bir tülbentin uç kısmına kuru üzüm konup emzik gibi top haline getirdikten ve tülbent içindeki üzümü hafif ezdikten sonra bebeğin ağzına emzik gibi virdiğimizi,
Bebek kundağını,
Bebek hevrizini,
Soğuk algınlığı geçirmiş ve garnı şişmiş olan bebeğin altına ince elekde elenmiş gum veya toprağı ısıtarak bebeği bu sıcak gum ve toprağa sardığımızı ve bebeğin hastalığını tedavi iddiğimizi,
Köstek çözmeyi,
Yeni yörümeye başlayan çocukların yörümelerine yardımcı olmak için tahta ve ağaçtan yapılmış ufak üç tekerlekli yürüteçle yörümeyi öğreddiğimizi,
Bekmezköpüğü içmeyi,
Taze nohudu ateşte bişirerek pat yapmayı,
Taze buydayı ateşte pişirip ütme yapmayı,
Gor üzerinde taze misir ütmeyi ve bunları yirken elimizin, ağzımızın ve yüzümüzün gapkara, simsiyah olduğunu
Bilirmisiniz?
Lekeye kir,
Ermiş olan gişiye pir,
Gavgaya hır,
Saçı beyaz olana gır,
Ambulansa Cangurtaran,
Minübüse gapdıgaçtı
Ve
Sirene canavar düdüğü didiğimizi
Bilirmisiniz?
Su gabağını, su gabağından yapılmış saplı sutaşıma malzemesine kevgir, su testisine bocut, gırmızı tomatise eğrim veya firek, kızarmamış olan gök tomatise gök firek, makasa sındı, bir şiyi sıra ile yapmaya keşşik, soğuktan üşüyüp tir tir titremeye, soğuktan kiyterme, düğünlerde geline ve akrabalara kumaş ve giyecek almaya galın bozmak, gına gecesinde gelinin eline gına yakıp ağlattığımızı gına yakımı bitdikten iki dakika sonra gelini oynattığımızı, gına gecesi günü deflerle Hey Gaziler türküsünü çağıra çağıra damat evine çerez almaya giddiğimizi ve aldığımız bu çerezleri, toplanarak gız evinde yidiğimizi, iki parçayı birbirine iplik ile birleştirmek için dikilen kaba dikişe teyellemek, fasulyeye fasille, beyaz ve kuru fasilleye ak bakla ve ülübü, elbiseye asbap, tereyağına sadeyağı, sadeyağı, bekmez un ve su ile yapılan dadlıya palize, sadeyağı, bekmez ve un ile yapılan dadlıya öküz halvası, sadeyağı, un, yumurta ve bekmezle yapılan dadlıya gaygana dadlısı didiğimizi, bir şeyi çok büyütmeye tavatır, takla atmaya combalak gılma, azar işitmeye zılgıtı yimek, biraz eski ama daha kullanılabilen eşyalara müstamel, aşırı derecede kirli ve yağlı olana ve yine hayvanların sırtındaki yaraya ise yağır dediğimizi
Bilirmisiniz?
Eski bez parçalarından bebek ve top yaptığımızı, kiraz ve fişne meyvelerinden gulaklarımıza güpe yapdığımızı, horazlı, balıklı, ipte takılı ip şekerlerini ve çöplere sarılan renk renk macunları alıp yidiğimizi, güllü lokumu, pambık şekerini, elma şekerini, sokaklarda dolaşan niyetçilerin tablalarından tavşan ve güvercinlere talih, gader ve gısmet çektirdiğimizi, çocukken analarımızın dizinin dibinde oynayan çocuklar olduğumuzu, oyun oynarken düşüp galkdığımızda anamızın yanımıza goşup geldiğini, hepimizin bir ana guzusu olduğumuzu ve analarımızın galbinin merhamet dolu olduğunu, görmüş olduğumuz her yiri dantelli örtüler ile örttüğümüzü, beklediğimiz biri yanımıza geldiğinde “Geldinmi?” diye sorduğumuzu, evde ev telefununun zili çaldığında hemen ahizeyi elimize alıp cevap vermediğimizi, telefunun zilini en az 2 veya 3 defa çaldırdıktan sonra ahizeyi galdırıp gonuşduğumuzu,gonuşmamız biraz fazla uzadığında garşı tarafa gapat gari çok gonuşduk fazla yazmasın diyerek garşı tarafı uyarıp telefunu gapatdırdığımızı
Bilirmisiniz?
Söğüt dalından düdük yapıp öttürmeyi, bacak arası velesbite binmeyi, böyüklerimizin velesbite şeytan arabası didiğini, toprak damlı evlerin çelenlerinden çekmiş olduğumuz gamışlarla yaptığımız gamış uçurtmaları, yapmış olduğumuz bu uçurtmaların kağıtlarını hamurla yapıştırdığımızı, şeytan uçurtmalarını ve bu yapmış olduğumuz uçurtmaları uçurmayı ve bu uçurtmalar uçarken uçurtmaların gökyüzünde bir melek gibi süzüldüklerini, uçurtmanın ipine kağıt takıp mektup gönderdiğimizi, yine uçurtmanın kuyruğuna ciletler dakıp başkalarının uçurtmasının ipini kestirdiğimizi ve o uçurtmanın gaçtığını, uçurtmanın kenar kısımlarına kağıtdan püskül yapıp dakdığımızı, aşşık oynamayı, enek yapmak için aşşıklara gurşun dökmeyi, gatır çevirmeyi, bilya, gazuz gapağı, bayraklı ve gaysi çekirdeği ütme oyunlarını, bu arada ütüp ve ütülmeyi ve oyunu çörleyip oradan tüymeyi, höllük oyununu, kış ayları kar yağdığında karın üzerine su döküp buz duddurduğumuzu, laylon ayakkabı, laylon terlik ve laylon ileğenle karda ve buzda hiç durmadan kaydığımızı, hiç hasta olmadığımızı ve çoraplarımızın ıslanıp ayaggabılarımız da ve ayaklarımızda buz dudduğunu, ağaçdan yapılmış ip makarası ve boş kibrit kutusu ile telefon yaptığımızı ve ağaç makarayı ortadan keserek makara deliğine ucu sivri ufak kalem dakıp fırıldak gibi döndürdüğümüzü, eskiden Garaman’da gurulmuş Sarı Gırmızı renkli forması olan Larende Spor, Sarı Lacivert forması olan İdman Yurdu, Gırmızı Beyaz renkli forması olan Altuğ Spor ve Göğsünde Gara Gartal resmi ve Siyah Beyaz renkli forması olan Gale Spor futbol gulüplerini, gış günleri atların guyruğundan kestiğimiz gıllardan tuzak yaparak guş yakaladığımızı, sapan ile guş avladığımızı, yolda ve sokakta giderken yerde bulduğumuz ekmek parçasını üç defa öperek başımıza goyduğumuzu ve o ekmek parçasını yüksek bir yere kaldırarak oraya koyduğumuzu, evlerimizin kerpiçten yapıldığını ve damlarının çorak toprakdan olduğunu, bu toprak damları kışın ve yağmırlu havalarda akmasın diye yuvaklarla yuğduğumuzu, bu evlerimizin kışları sıcak ve yazları ise serin olduğunu, her sokak başında bir mahalle ve sokak çeşmesi olduğunu, çeşmenin duvarına konulmuş olan su taslarının zincirle bağlı olduğunu ve herkesin bu tas ile çeşmeden su içdiğini, yazın harman yerlerinde tahtadan yapılmış fıçıdan su içdiğimizi, içindeği suyu sovuk dudsun diye su bidonlarının ve desdilerin üzerine eski örgü gazakları keserek desdinin ve bidonlara elbise gibi giydirdiğimizi, arasıra bu örgülerin üzerini ıslattığımızı ve o desdi ve bidonlardan sovuk su içdiğimizi, şimdiği Kemal Kaynaş Stadyumunun olduğu yirin han (Belediye çöplüğü) küllüğü olduğunu
Bilirmisiniz?
Garamanın tozlu ve çamırlı yollarında ve sokaklarında çember ve teker çevirdiğimizi, toprak damlı evlerde ve geceleri köylerde yaz günleri damda çok yıldızlı otelde yattığımızı, bir yatakta 4 veya beş gardeş yattığımızı, buzdolabı olmadığı zamanlarda kullandığımız tel dolaplarını, dabak ve gaşşıkları koyduğumuz gaplıkları, çamurlu arsalarda top oynadığımızı, tomatisleri ve meyveleri yıkamadan yidiğimizi, hiçbir hastalığa yakalanmadığımızı, en fazla burnumuzun aktığı anda onu da gömleğimizin veya kazağımızın koluna sildiğimizi, Garamanın her mahallesini gece bekçilerinin beklediğini ve yine Garamanımızın her tarafının gavak ve yeşillikler içinde olduğunu, Garaman Galesinin etrafının şimdiği gibi yeşillikli ve ağaçlıklı olmadığını, etrafının tek gatlı toprak damlı esgi Garaman evleriyle dolu olduğunu, sucuğun lüküs yumurtanın nezzetli olduğunu, bubalarımızın bize zengin olmayı deyil, mutlu olmayı öğreddiğini, bubamızın bizlere “Hayatınızda sahip olduklarınızın fiyatını deyil, gıymadlarını bilin” didiğini, bel ve galçaları dar ispanyol paça veya galçadan İspanyol paça dinilen geniş paçaları olan pontulları (pantolanları) ve uzun yakalı gömlekler giydiğimizi, Bizlerin mutluluğunun çok basit olduğunu, çencirede yimeğimiz varsa, çıkımızda ekmeğimiz varsa, lambamızda gazımız, evimizde duzumuz ve ocakta da gara isli çaydenliğimiz varsa, bunların bize yetip ve artdığını, mahallemizde ve sokağımızda bulunan komşularımıza gonu gomşu didiğimizi, evlerde anamız yimek bişirdiğinde bişen yimeğin kokusu gonşuya gitmişdir diyerek bişen yimekden gonşuya bir dabak yimek gönderdiğini, bize işi düşen insanlara hayır dimeyi, işim var dimeyi, olmaz dimeyi beceremediğimiz insanlar olduğumuzdan dolayı, yorgunluğumuzun hiçbir zaman bitmediğini,
Bilirmisiniz?