Gençliğimin en güzel üç yılını Karaman Ticaret Lisesi’nde geçirdim.
Ticaret Lisesi 1972-1973 eğitim ve öğretim yılında, Hoca Mahmut Mahallesinde, Seki Hamamının arkasında, Ketane Camisinin bitişiğindeki Çocuk Esirgeme Kurumu için yaptırılan bir binada açıldı.
Yanlış hatırlamıyorsam, ilk yıl 300’e yakın öğrenci kayıt yaptırmıştı. Okulun öğrenci profili ne kadar renkli ise öğretmen profili de o denli renkliydi.
Okulunu, arkadaşlarını, öğretmenlerini seven öğrenciler vardır; ben onlardan biriydim.
İlkokuldan itibaren, İmam Hatip Ortaokulunda bir kişi hariç, tüm öğretmenlerimi, arkadaşlarımı ve okullarımı çok sevdim.
Sevginin ve sevmenin dereceleri vardır.
Ticaret Lisesi’nde benim can hocam, güzel hocam, gönül hocam, insan hocam, her erdeme ve her hoş sıfata layık kişi, Yıldız Hocam oldu.
Minik Serçeli yıllar henüz gelmemişti. Ama okulumuza bir Minik Serçe geldi.
Adı Yıldız, soyadı Kabadayı... Branşı Matematik...
Yıldız’dan başkası teferruat. Onda ne kabadayılık var, ne rakamların soğukluğu. Ege’nin meltemi.
Kocaman, ışıl ışıl gözler... Upuzun, simsiyah saçlar... Dünyaya tebessümle bakan, öğrencilere sımsıcak gülümseyen bir dünya güzeli...
Zarafet timsali... Okulun, öğrencilerin sevgilisi... Kimsenin kalbini kırmayan, herkese sevgiyle yaklaşan yeryüzü güzeli.
Okulum, evimize komşuydu. Komşuluk hakkından fazlasıyla yararlandım. İyi arkadaşlarım oldu.
Evimizin bahçeye açılan iki kanatlı ahşap kapısının tek kanadı çoğu kez açık olurdu.
O güzel bahçeden rahmetli annemin özenle yetiştirdiği her renk, boy boy ve çeşit çeşit çiçeklerin kokusu caddeye taşardı.
Çiçekleri çok seven rahmetli annem, arkadaşlarımın da annesiydi.
Kapıdan başını uzatıp bahçeye göz atmamış öğretmen ve öğrenci kalmamıştır tahminimce.
Ama kapının eşiğinden anneme gülümseyen, hürmetle hal ve hatırını soran, öğrencisi Ahmet’i övmekten yorulmayan kişi, sadece Yıldız Hocam oldu.
Annem 100 yaşında vefat etti. Ölünceye kadar Yıldız Hocamı unutmadı. “Ne güzeldi, tatlı dilliydi. Yıldızım” diye söz ederdi.
Bir okul arkadaşım gelse, okuldan, öğretmenlerden söz açılsa hemen Yıldız Hocamı anlatırdı. Oysa kızı ve iki torunu, yeğenlerinden ona yakını öğretmendi.
İkizlerime okula başladıkları günden, okullarını bitirinceye kadar Yıldız Hocamdan bahseder, üstü kapalı oğlunu övmeyi ihmal etmez, “Yıldız Hoca Ahmet’i çok severdi” derken gözleri parlardı.
Annem Yıldız Hocamı anlatmakla kalmadı, ona çok dualar etti.
Ben inanıyorumki Yıldız Hocam nice annelerin duasından da nasibini almıştır.
Yıldız Hocamın benim gönlümdeki yeri bambaşkaydı. O sırdaşımdı.
O, önce öğretmenim, sonra annem, ablam, arkadaşımdı. En çok sırdaşımdı. Özelimi paylaştığım yegane insandı.
O yıllarda rehber öğretmenlik yoktu. Üstelik hoyratlık çoktu.
Bir öğrencinin sorunlarını anlatabildiği, onu dinleyen, yakınlık gösteren bir öğretmenle karşılaşması mucizeydi. Ve bizler çok şanslı olmalıydık ki, bu mucizeyi gördük, hem de bir kaç hocamızdan.
Yıldız Hocamla tam 43 yıl sonra yüz yüze görüştük.
Ne müthiş an’dı.
Elim ayağım birbirine dolandı. Yıllar sonra birbirimizi görmenin heyecanını ürpererek yaşadık.
Ayak üstü sevgi sözcükleri aktı ağzından. “Fotoğrafın çantamda, sana göstereceğim” dedi.
Yoğunluktan fırsat bulamadı.
“Çok değişmişsin” dedi.
“Evet Hocam! Bedenim, düşüncelerim, her şeyim değişti. Hayat her şeyi ve hepimizi değiştirerek geçiyor” yanıtını verdim.
“Her şeyin değişmiş ama duygusallığın asla. Hala duygusalsın” diye devam etti.
Salonun loş ışığında gözleri yine çok parlak, yüzü ışıl ışıl, kalbi sevgi dolu, sesi yumuşacık ve şefkat yüklüydü.
“Yazılarını okuyorum, çok beğeniyorum” diyerek övgüde bulundu.
Benim, (arkadaşlarımın da öyle olmalı) en güzel gecemdi. Yıldız hocamın da.
Her öğrencisi yanına geldi, elini öptü, hatırını sordu.
Sevilmek dünyanın en güzel duygusu.
Hayat geçiyor. Kalan sevgi oluyor.
Yıldız Hocam;
Siz, herkesin sevdiği insansınız, ne mutlu.
Siz, en küçüğü 60 yaşında olan yüzlerce insanın adını hala hürmetle, saygıyla, sevgiyle, içi titreyerek andığı insansınız, ne mutlu.
Siz hep verdiniz, biz hep aldık.
Vermek yüceliktir.
Bizim sadece saf sevgimiz var.
Sevgimizi karşılık olarak görmeyin. Hiç bir değerin karşılığı olmaz.
Sırdaş Hocam, can hocam, güzel hocam; arkadaşlarım adına da söylüyorum:
Hakkınızı helal edin. En çok ben de hakkınız var, en çok ben helallik istiyorum.
Sizi hepimiz sevdik, gecede sizler de gördünüz; 43 yıl sonra size sevgisi azalmamış onlarca öğrenci... Geceye gelemeyen arkadaşlarımızın duyguları da inanın bizlerden farklı değildir.
Bu dünyada, bu büyüklükte, bu yoğunlukta sevgi biriktiren insan olmak, öğretmen olmak ne büyük onur.
Seveceğimiz güzel insanların sayısının artması, çocuklarımızın ve torunlarımızın da bir Yıldız Hocalarının olması dileğiyle, Allah size ve saygıdeğer eşiniz Ali abimize sağlık, sıhhat ve huzur versin.