Temel, Dursun’a sormuş:
“Kanadı var uçamaz,
İğnesi var sokamaz,
Peteği var bal yapamaz”
Bu nedir?
Dursun düşünmüş, düşünmüş, yanıtını bulamamış. Öfkeyle söylenmiş:
“Böyle arının Allah belasını versin.”
Arıların muhteşem özelliklerini daha sonra anlatacağım.
Bedenini ve zihnini farklı farklı yerlere taşımadan edemeyen insanlar vardır. Ben onlardanım.
Yolculuğu ve seyahati sevenlerdenim. “Seyahat ya Resulallah” tarikatındanım.
Bu yıl, kara kışla başlayıp bağ bozumuna, yolların tıkanmasına, yörük göçüne tanık olacak kadar çok gezdim, çok yere gittim.
Seyahat insana iyi gelir, zindelik verir, içini, dışını havalandırmaya yarar.
Yaygın bir söylem var, hepimizin bildiği:
‘’Biz üretmiyoruz. Köyler boşaldı, üretim azaldı. Eti de samanı da ithal ediyoruz.’’
Peşinen söyleyeyim: Biz üreten arılarız. Kanadı olan uçuyor, iğnesi olan sokuyor, kovanı olan bal yapıyor.
Seyahatlerimde gözlediğim, kırsalda, köylerde, dağlarda, küçük yerleşimlerde insanımızın alın teri dökmediği bir karış toprak yok.
Özellikle köylerimizde üretimin kalmadığı yönündeki iddialar asla gerçekçi değil.
Bunu iddia edenler için, önce üretim nedir? Üretimden ne anlamak gerekiyor, bunu açıklayalım.
Üretim, fayda yaratmaktır.
Hz. Muhammed’in, ‘’İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydası dokunandır.’’, yine ‘’Mümin, bütünüyle faydadan ibarettir’’ sözünü duymuşuzdur.
Fayda, insanların ihtiyaçlarını giderecek mal ve hizmetlerin elde edilmesi amacıyla yapılan çalışmalardır, üretimdir.
Üretim, her hangi bir ürünü yetiştirmek ve hizmeti vermektir.
Üretim, bir malın daha çok fayda sağlayacak duruma getirilmesidir.
Ürünün dokusunda yapılan değişiklikler üretimdir.
Buğdayın yetiştirilmesi, un, bulgur, makarna, bisküvi, ekmek, pasta, börek, çiğ köfte haline getirilmesi, saman yapılması üretimdir.
Üzümden sirke, pekmez, şarap yapılması, pamuktan iplik, iplikten kumaş dokunması, kumaşın her aşaması üretimdir.
Buğdayı bol olduğu yerden, az bulunan bir yere götürmek yani nakliye üretimdir.
Buğdayı çokken saklayıp az olduğu dönemde pazara çıkarmak, depolamak, muhafaza etmek üretimdir.
Doktorun tedavisi, muayenesi, ameliyatı, hakimin kararı, askerin nöbeti, aşçının yemeği, berberin tıraşı, terzinin dikişi, yazarın eseri, öğretmenin dersi üretimdir.
Salça kaynatmak, turşu kurmak, tarhana hazırlamak, meyve kurutmak, reçel yapmak üretimdir.
Üretim, insan ihtiyaçlarını tatmin etme kabiliyetini artıran her tür eylemdir.
Hiç uzağa gitmeyelim, Karaman’a bakalım. Üretim var mı, yok mu?
Hububat hasadı çoktan bitti. Buğday, arpa yerini buldu. Tarlalar artık nadasta değil.
Mısır, ayçiçeği, pancar, nohut, fasulye, mercimek, kimyon, susam, domates, biber, patlıcan, elma, kayısı, armut, şeftali, kiraz, vişne, dut, çilek, ceviz, badem, nar, zeytin, incir, üzüm, muz, portakal, havuç, her türlü sebze, meyve hem pazara geldi, hem tüccara gitti.
Koyun, keçi, sığır sayısı her yıl artıyor. Peynir, yoğurt, sucuk, pastırma, kavurma her markette, çeşit çeşit.
Sumak, menengiç, ada çayı, yaban mersini, böğürtlen, üvez, alıç, ahlat, kuşburnu, kızılcık, kestane benzeri orman ürünleri pazarda müşteri bekliyor.
Sulama kanalları bozkıra hayat veriyor. Güneş enerjisi panelleri, rüzgar türbinleri elektrik üretiyor.
Hastane, okul sayısı artıyor, sağlık ve eğitim neferlerinin sayısı da artıyor.
Yolsuz, susuz, elektriksiz yerleşim birimi kalmadı. Yüksek standart isteniyor.
Bunlar hep üretim.
Üretim, havalar güzelse artar. Hem dünyanın havası, hem ülkenin siyasi havası üretimi etkiler.
Göz nuru da üretimdir, yol çalışması da. Fabrikalarda, atölyelerde imal edilen her şey üretimdir.
“Ön yargı, bağnazlık ve dar görüşlülüğün en iyi ilacı seyahattir. (Mark Twain)”
İnşaallah devam edeceğiz.