“Yürümek” sağlıklı yaşamın ilk emri oldu.
Konunun uzmanlarına göre, günde en az 5 bin adım atmalıyız.
Çalıştığım yıllarda düzenli yüzdüğüm ve kapalı alanda spor yaptığım için yürüyüşe vakit ayırmazdım.
Şimdilerde çok yürüyorum. Evime yakın olduğu için, daha çok, girişinde Gökkuşağı Koşu Yolu Parkı tabelası asılı, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırdığı alanı tercih ediyorum.
Zemin yürümeye ve koşmaya uygun düzenlenmiş. Zeminin ortasını ve her iki yanını çınar, Japon elması, dut, mazı, lüksrümden oluşan ağaç çeşitleri güzelleştiriyor.
Zeminin turuncusu, ağaçların yeşil tonları, gökyüzünün mavisi, Ramazan’la Ankara’yı kuşatan pamuk yığını bulutların beyazlığı, bir renk çarkında gökkuşağı oluşturacak zenginlikte.
Çok katlı binalar ve Mevlana Bulvarı kenarındaki gökdelenler arasında minik bir vaha sanki, Gökkuşağı.
Salkım şemsiye veya paraşüt de denilen ters dutlar bu mevsim bol meyve verdi.
Kadifemsi koyu yeşil yaprakların arasında yeni olgunlaşmaya başlayanı, hafif kızaranı, kırmızıya dönmüşleri, hele şerbeti akmaya başlayan mor meyveleri ile dut ağaçları, Gökkuşağının gözdeleri oldu.
Günün her saatinde dallarına uzanan hiç bir eli boş döndürmüyorlar.
Yürüyenden geçtim, koşanlar bile dutun cazibesine kapılmaktan kurtulamadıkları için sık sık mola veriyorlar.
Oruçlu olanlar, poşetlerin içine attıkları dutları iftarda yiyecek olmanın hayalini kuruyorlar.
Bir de müdavimler var. Ne hikmetse hepsi de obez. Boş yoğurt kaplarıyla günün her saati dut ağaçlarını tek tek ziyaret ediyorlar. Hem elleri çalışıyor hem ağızları. O kadar ciddiler ki, ağacı hırpalaya hırpalaya meyve toplama derdindeler.
O kaplar, kovalar dolmadan dutlara rahat yok. Gerçi doldurup gidenlerin bazısı geri dönüyor. Yeni baştan ağaçlar geziliyor. Toplanan dutlar kaplara ve ağızlara pay ediliyor.
Serçe Sürüleri Yok
Dut mevsimiyle Gökkuşağı Koşu Yolu kuş sürülerinin harman yeri olurdu.
Bu yıl hiç serçe yok.
Güvercinler geliyor, ama dökülen dutlarla ilgileri yok. Güvercinler, Gökkuşağı’nın teraslanmış sınırı boyunca çalı ve maki türleriyle bezeli alanda yemlenip, kur yapmakla meşguller.
Ankara sağanak yağmurdan kurtulamadı. Saat 14.00 gibi bembeyaz bulutlar kayboluyor. Başkent semaları kara bulutlara kalıyor.
Kara bulutlar, sağanak sinyalini şimşeklerle veriyorlar. Sonra da hızla yüklerini boşaltıp kayboluyorlar.
Her şey 15-20 dakika içinde oluyor. Sokaklar, caddeler, alt geçitler sel sularıyla doluyor.
Sağanakla birlikte bir kaç kez dolu da yağdı. Fındık kadarını da gördük, ceviz kadarını da.
Galiba serçeler dolu nedeniyle kayıplara karıştılar.
Sığınacak yerleri olmayan serçeler ve yeni yumurtadan çıkmış yavrular, dolu afetinde telef oldular.
Geçen yıl Gökkuşağı’nı mekan edinen serçe sürülerini gözlerim hep arıyor. Ağaçların altı dut dolu. Serçe sürülerini bir ben değil, biliyorum, dut ağaçları da özlüyor.
Bu yazıyı yazarken Ankara’da yine sağanak vardı. Gökkuşağı’nı yıkayıp geçti. Kara bulutlar Ankara’ya serinlik üfleyerek acele acele gittiler.
Sağanak geçen ay sel felaketine de yol açtı, can bile aldı.
İnşallah her yağmur damlası rahmet olur.