Van’ın Bahçesaray İlçesi, insana ve hayata bakışıma çok şeyler kattı. Sıcak, uzun yaz günlerinin Ramazan’ının bir bölümünü Bahçesaray’da geçirdim.
Bahçesaray’da dostlar edindim, her biri senaryo olabilecek derecede etkili trajik öyküler dinledim.
Malum, Bahçesaray yeni yol açılmadan önce, ilk kar yağdığında, genellikle Ekim’de dış dünyaya kapanır, Haziran ayında ancak açılırdı.
Bahçesaray halkı, yollarının ulaşıma kapalı olduğunu öyle güzel ifade etmişlerdir ki, “Yolumuz üç ay devlete, dokuz ay Allah’a açıktır.” demişler. Bu ifade biçimi, Anadolu insanının inceliğinin esprili ve sitemli söyleyiş örneğidir.
Bahçesaray’ın Bilgesi, eski Belediye Başkanı Naci Orhan’dan, (kızı Gülşen Orhan Ak Parti’den iki dönem Van Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı yaptı.) çok öykü dinledim.
Bunlardan biri portakal öyküsüdür ve yaşanmış bir olaydır.
Van’da görevli bir paşa, Bahçesaray’daki askeri birliğe gelecektir. Askerlere eli boş gitmek istemez. Bir kaç kasa portakal aldırır ve Bahçesaray’a kendisini götürecek helikoptere yükletir.
Bahçesaray’da yerleşim düz değildir. Avuç içlerinizi birbirine bakar şekilde 90 derece açın. Avucunuzun daha çok sol kısmının ortasından aşağıya doğru binalar hayal edin. Avuçlarınızın birleştiği yer Müküs Çayı’dır.
Böylesi sarp bir coğrafya. Helikopter, askeri birliğe yakın yere iner. Helikopteri görmek için onlarca çocuk toplanmıştır.
Askerler, komutanlarının getirdiği sandıkları taşırken, bir portakal düşer ve çocukların arasından geçip yuvarlanarak çaya doğru gitmektedir. Çocuklar hep birlikte portakalın peşinden koşar. Nihayetinde bir çocuk portakalı tutmayı başarır.
Helikopter Yumurtası
Çocuklar portakalı ilk defa görmüşlerdir. Birbirlerine bakarlar, ne olduğuna dair hiç birinin fikri yoktur.
Portakal elden ele gezer, bir kaç dükkanın bulunduğu çarşıya kadar getirilir. Esnaf da bu küçük, sarı yuvarlağın ne olduğunu bilemez.
Her şeyi bildiğine inanılan bir zat vardır. Çocuklar portakalı ona götürürler. Eline alır, dikkatle bakar, koklar ama cevap veremez.
Çocuklara sorar:
-Bunu nerde buldi?
-Helikopterin karnından düşmiş.
-Ha, o zaman, helikopter yumurtasıdır.
Bahçesaray’da portakal denilince bu öykü anlatılır.
Naci Orhan Beyefendi, espri ve hüzün barındıran bu hikayeyi anlattıktan sonra, “Portakal, Bahçesaray’ın yolları kapandıktan sonra çıkan meyvedir. Yollarımız açıldığında da portakal mevsimi bitmiş olurdu. Şimdi depolarda muhafaza edilen portakalı her mevsim bulmak mümkün. Portakalı tatmayan her halde kalmamıştır” dedi.
Portakal Sadece Meyve Değil
Portakalı severim, kokusunu, çiçeğini, marmelatını, kabuğundan yapılan reçelini. Bir de portakallı kerevizi ve portakallı revaniyi.
Mevsim, portakal mevsimi. Portakalı soyarım, kabuğundan yayılan aromayı koklarım. Gözlerim kabukları koyacağım sobayı arar. Ama soba hayatımdan çıkalı 30 yıla yaklaştı.
Bir de Genco Erkal gelir gözümün önüne. Öğrencilere hayat bilgisi öğreten, bunalımlı, yalnız adam. Karda hayvanlarına yiyecek ot taşımak için sıkıntı çeken köylüler, hastalıktan kırılan çocuklar.
Bahçesaray zaten benim düş bahçem.
Portakal benim için yalnızca bir meyve değilmiş.
Çocukluğumun sobalı evi, turunç kokusu, gençliğimin etkileyici kitabı ve emekliliği ilk kez düşündüğüm doğanın kucağı imiş.