Evlerimizde sobaların yakıldığı kış günlerinde, en sevdiğim koku, sobanın üzerine konulan portakal kabuklarından odaya yayılan turunç kokusu olurdu. Öyle bir koku ki, odaya ve üzerime siner, sıcaklığı vücudumu sarardı.
Soba ve şömine yanan nerede olursam, portakal veya mandalina varsa, kabuklarını yakıp, turunç kokusunu içime çekmek isterim.
Portakal esanslı losyon ve parfümleri sevme nedenim, çocukluğumun o dönemiyle ilgili olabilir.
Elma diyarı Karaman için portakal öyküm var. Hüzünlü ve dramatik bir öykü.
Beslenme ve kanser üzerine yaptığı konuşmalarla tanınan, tv kanallarında sık gördüğümüz bir tıp doktoru, vücut direncinin arttırılması için, bu günlerde bol bol portakal ve mandalina tüketmemizi önerdi. Meyve zenginliğimizi anlatırken, bir de anısını paylaştı.
Doktor bey, İngiltere’de mesleki bir etkinliğe katılmış. Yılını söylemedi. Dönemin İngiltere Başbakanı, her kimse, “Siz çok şanslı bir ülkesiniz” demiş. Doktor bey, şansımızın nereden kaynaklandığını düşünürken, ev sahibi Başbakan devam etmiş:
“Bizde portakal yiyememiş çocuklar var. Sizde portakal ve mandalina bolluğu var.”
Doğru söze ne denir?
Türkiye meyve cenneti. Her mevsim, bir kaç çeşit meyvenin sofralarımıza geldiği bereketli topraklar üzerindeyiz.
Doktor beyin konuşmasını dinlerken, ikinci ben, sobalı evimizde ısındım, kar altındaki Hakkari’de üşüdüm, Bahçesaray’da oruç tuttum.
Hakkari’de Bir Mevsim
Önce Ferit Edgü’nün, filme de çekilen belgesel nitelikli, “O/ Hakkari’de Bir Mevsim” romanındaki bölümü aktarayım, sonra kendi öykümü anlatırım.
“Alaaddin geliyor. Gece.
Hoca, benim kardeş hasta, diyor.
Nesi var, diyorum.
Ateşi var, çok, diyor. Ölecek.
İlaç vereyim mi? diyorum.
Hayır, portakal ver, diyor.
Portakal yememiştir hiç.”
Romanın yazıldığı yıl 1977, filme çekildiği yıl 1983. Öykünün geçtiği yer, Hakkari’nin Pirkanis köyü. Ferit Edgü bu köyde askerlik yaptı.
Filmin senaryosunu Onat Kutlar yazdı. Müziklerini Timur Selçuk yaptı. Sümbül Dağı eteklerinde çekilen ve yönetmenliğini Erden Kıral’ın yaptığı filmde, Genco Erkal, Erkan Yücel ve Şerif Sezer gibi dönemin tiyatro kökenli sanatçıları oynadı.
Hatırımda kalan tablo sadece portakal yokluğu değil. Havuç da yok. Çocuklar kardan adam yapıyor. Öğretmenleriyle birlikte. Havucun tanınmadığı köydeki kardan adamın burnunu neden yaptılar, bilmek ister misiniz?
Tezekten. Evet, tezek burunlu kardan adam.
Yoksulluğun çaresizliği her yere bulaşır. Yoksulun kardan adamı bile varsılın kardan adamıyla kıyaslandığında acınacak haldedir.
Kardan adam, Hakkari’de Sümbül Dağı eteklerinde ise havuç yerine tezekten buruna razı olacaktır.
(Devam Edecek)