Ne çok “Karagöl” gördüm. Belki görmediklerim daha çoktur. Ankara’da, Bolu’da, Balıkesir’de, Denizli’de, İzmir’de ve Artvin’de adı “kara” ama gökkuşağını andıran renklerin toplandığı göllerimiz hayran olunacak güzelliktedir.
Artvin’in iki Karagöl’ü var; Borçka’da ve Şavşat’ta. İkisi de Tabiat Parkı olarak tescillenmiş, diğer Karagöller gibi.
Göllerin karalığı sizi aldatmasın. Rusların güzele yakıştırdığı sıfat kızıl ise (Kızıl Meydan, Kızıl Kilise, Kızıl Ordu) biz Türklerin güzeli karadır. Karacaoğlan’da da gönül çelen güzeller karadır, Aşık Mahzuni Şerif’te de.
Türkülerimizde, şarkılarımızda, masallarımızda güzeller karadır. Sarı saç ve renkli göz istisnadır. Karacaoğlan’ın “Bana Kara Diyen Dilber” diye başlayan şiiri kara güzellemesidir.
Mahzuni Şerif’in Kara Gözlü Nazlı Dilber’i, Neşet Ertaş’ın Kara Kaşlar Kara Gözler’i, Hasret Gültekin’in Saçları Kara Yarim’i ve Müslüm Gürses’in Kara Gözler’i dinlenmeden geçilemeyecek eserlerdir.
Hemşehrimiz Bekir Sıtkı Erdoğan’ın Kara Gözlüm Efkarlanma Gel Gayrı şiirini bilmeyenimiz yoktur.
Hacer-ül Esved kara taştır, Kabe’nin örtüsü karadır.
Daha ötesi var mıdır?
Kara kültürümüzde hakim renktir. Kara, üzüntünün, endişenin, utancın, çirkinliğin dile getirildiği tamlamaların da ana kelimesidir.
Cennet Köşesi
İçimizi karartmadan Borçka Karagöl’e kadar uzanalım.
Bulutların üstünde yürüdüğüm, en yükseğe çıktığım, en derine indiğim, Ağustos sıcağında yaylalarında soba yaktırıp ısınmaya çalıştığım Artvin’in unutamadığım köşelerindendir Borçka Karagöl.
Karagöl, Borçka’ya 27 kilometre mesafede, 1550 metre yükseklikte yer alır. Derinliği 25 metreye ulaşır. Etrafı ladin, göknar, sarıçam, kayın, gürgen ve yüzde 50’si endemik olmak üzere 318 bitki türü ile çevrili cennet köşedir.
Orman sarmaşıkları, eğrelti otları, beyaz, mor, sarı çiçek açan orman gülleri Karagöl’e bir başka güzellik katar.
Karagöl’de orman işçilerinin konaklamaları için yapılmış bir misafirhane, bir aileye kiralanmış ve işletmeye açılmış.
Beyaz kireç badanalı odalarda, sakız gibi çarşafları serili yer yatağında, kuzine sobanın sıcaklığında konakladık.
Heyelan nedeniyle oluşan Karagöl’de sabahın ilk ışıklarıyla dinç bir şekilde uyandık. Yılın sadece 30 günü havanın açık olduğu göl çevresinde sisler içinde yürürken, duamız pırıl pırıl bir gün içindi.
Öyle oldu.
Güneş gölün karanlık yüzünü mora, laciverte dönüştürdü. Balıkların, kurbağaların ve diğer göl canlılarının devinimleri gölde, güneş ışığıyla birlikte titremeler oluşturdu.
Kahvaltıyı göl kenarında, ağaç altında yaptık. Odun ateşinde demlenen çayımızı içerken, bir gurk tavuk çalımlı edayla, civciv sürüsü peşinde, masamızın yanında bitti.
Bizlere dik dik baktı, başını salladı, dokunmayın yavrularıma dercesine gıdaklayarak, eşinerek, gagasıyla minik taşların dibini yoklayarak yanımızdan hızla uzaklaştı.
Civcivleri, bir anne tavuğun bakabileceğinden çok fazlaydı. Bu durum dikkatimizi çekti.
Süt emzirme, mama hazırlama, bez değiştirme derdi yok diye şaka yaptığımız sırada, gurk tavuktan feryat yükseldi. Fotoğraf makinasını aldım, tavuğun ve civcivlerin bulunduğu yere gittim.
Anne tavuk tüyleri kabarmış, kanatlarını açıp kapatıyor, öne, arkaya, sağa, sola çaresizce gidip geliyor, gerçekten feryat ediyor, bağırıyor, öfkeleniyordu.
Anne tavuğun bu halinin sebebini öğrenmekte gecikmedim. Beş minik yavrusu suya girmiş, kendisi ayakları ıslanacak kadar suyun kenarına varıyor, ileriye gidemiyordu.
Yavrularına bağırıyor, çıkmalarını emrediyordu. Kanat çırpmaları, civcivlerine, “çıkın oradan” tehdidiydi.
Onlar keyifli keyifli yüzerken zavallı anne, civcivlerinin boğulacağı endişesiyle azap içindeydi.
Gurk tavuk, suyun kenarındaki yavrularının etrafında hızlı tur atıp, yeniden ayaklarını ıslatacak derinliği geçemeden, sudaki civcivleri için çırpınıyordu.
Suda keyif çıkaran civcivler ördek yavrularıydı. Anne tavuk bunu bilmiyordu.
Kuluçka döneminde tavuk yumurtaları arasına ördek yumurtaları da konulmuş, gurk tavuk, yumurtadan çıkan her civcivi kendi yavrusu görerek sahiplenmişti.
Annelik İçgüdüsü
Ördek yavruları yaratılışlarından gelen özellikleri gereği suyu görünce dayanamayıp göle dalıyor, suya giremeyen gurk tavuk ise, bu durumdan habersiz, annelik iç güdüsüyle feryat ediyordu.
Karagöl’ün hoş atmosferi, bu tanıklığımla dağıldı. Moralim bozuldu, keyfim kaçtı. Anne hep annedir. Tavuk da bir anneydi.
Geldiğimizde akşam yemeği olarak közde kırmızı alabalık ikram eden, tertemiz ve sıcacık bir odayı hazırlayan güler yüzlü işletmeciye durumu anlattım.
Tavuğa yazık değil mi? dedim.
Gülümsedi, bu olayın normal olduğuna inanıyordu.
Gurk tavuğun bu işkenceyi en az bir ay daha çekeceğini öğrendiğimde üzüntüm ikiye katladı. Ördek yavruları biraz büyüyüp kardeşlerinden farklı oldukları anlaşıldığında, gurk tavuğun çilesi bitecekmiş.
Sudan uzak bir yerde olsa, ördek yavruları suya dalmayacak, anne tavuk bu ızdırabı çekmeyecekti. Ama suyu olmayan yerin ördeği de olmazdı.
Karagölü ve Karagöl’de yaşadığım bu olayı, rahmetli Şefik Can’ın Konularına Göre Mesnevi Tercümesi’nde, “Tavuk Tarafından Büyütülen Kaz Yavrularının Hikayesi”ni okurken yeniden hatırladım.
O bölüm, Konya Büyükşehir Belediyesi yayınlarından Doç. Dr. Derya Örs ve Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç’ın Türkçesiyle Mesnevi’de şöyle anlatılır:
Seni bir tavuk kanatları altına alıp bir dadı gibi büyüttüyse de kaz yumurtasısın sen.
Senin annen şu denizde bir kazdı. Dadın ise karada yaşayan karaya bağlı bir kuştu.
Gönlünde bulunan deniz arzusu, annenden gelen doğal bir özelliktir.
Karaya eğilimin, dadından kaynaklanır. Dadını bırak, çünkü o kötü görüşlüdür.
Dadını karaya bırak gitsin. Sen koşup kaz gibi anlam denizine gir.
Annen seni korkutsa bile sen korkma, hemen denize doğru koş.
Sen kazsın, hem karada hem de suda yaşarsın; tavuk gibi kokmuş yuvalı değilsin.
Hikayenin devamı da çok güzel. Bana Artvin’i, Karagöl’ü ve gurk tavuğu hatırlattı.
Her okuduğumuz öykü, şiir, dinlediğimiz müzik bizi bir yerlere götürür, diyar diyar gezdirir. Göklerde uçurur, okyanuslarda yüzdürür.
Her birimizin içinde kainat vardır. İç dünyamızda yolculuğa çıkmazsak, o güzel dünyaları göremez, kendi karanlığımızda boğulup gideriz.
Yolculuğa niyet eden hangi araçla seyahate çıkacağını seçme hakkına sahiptir.
İster kitap, ister sohbet, ister müzik. Araç çeşidi çok. Seçim sizin.