Güzel insanların yürekten duaları dünyamızı aydınlatan ışık demetleridir.
Duanın kelime anlamı, çağrı, yardıma çağırma, davet ve Allah’a yakarıştır.
Hz. Muhammed, “Dua ibadetin kendisidir” demiş.
İbadet ise hizmet etme, kul veya köle olma, tapma, tapınma demektir.
Dua yaradana yakarış, ibadet yaradana kulluk etmektir.
Dua ağızdan değil, dil alışkanlığından değil, inançtan, yürekten gelir.
Bir filozofun, “Hiç kimse karşılığını almadığı bir dua etmemiştir” sözünü çok değerli bulurum.
Duaya, duanın gücüne inanırım.
Duanın yakıştığı insanlar vardır. Kimler diye sorarsanız, tarif edemem. Ama çevrenize iyi bakın, onları siz de tanırsınız.
Onlar dua insanlarıdır, dua gibidirler. Ağzı süslü sözler söyleyenlerden değildir onlar; kalpleri duaya açıktır.
Dua bana çocukluğumu anımsatır. Henüz ilkokula bile gitmediğim yıllar. Erken uyandım, babam seccadesinde, avuçlarını açmış öylece oturuyor.
Yataktan kalkıp yanına gittim, seccadenin kenarına iliştim. Babam uzun süre kıpırdamadan oturdu.
Oturmaktan sıkıldım ama yerimden kalkmadım. Babam duasını bitirdi, avuçlarını yüzüne sürdü, sonra bir eliyle başımı okşadı. Başımdan vücuduma bugün bile tarif edemediğim bir akım yayıldı.
Avuçlarına, dua ettiği süre boyunca sanki sevgi, şefkat ve merhamet yağmıştı da, onlardan bana da aktarmıştı.
Elini başımdan çekmedi. Yanındaki küçük bir çocuk değil de adeta bir yetişkinmiş gibi, “Kar çok, camiye gidemedim. Sabah namazımı kıldım” dedi.
Çok dua ettiğini, hiç kıpırdamadan avuçları açık beklediğini belirterek, duada neler söylediğini sordum.
Avuçların açılmasının duanın edebi, herkesin duasının ise farklı olduğunu söyledi.
Evimizin dirlik ve düzeni, çocuklarının iyi insanlar olmaları, kötülük yapmaktan, kötülük görmekten sakınmak için dua ettiğini anlattı.
Allah’ın verdiği her nimete şükrettiğini belirterek, “Her namazdan sonra sizlerin düzgün ve ahlaklı insanlar olmanız için dua ediyorum.” diye ilave etti.
Babam, duası gibi bir adamdı; sessizdi, çok konuşmaz, çok konuşanı da az dinlerdi.
Yetimdi, babası (dedem) Çanakkale’de şehit olduğunda 1 yaşındaydı. Ergenliğine kadar annesinden başka kimsesi olmadı.
Bugün sekiz çocuğundan 25 torunu var ve dördü onun adını taşıyor.
Hep çalıştı. Sağlıklı bir ömür sürdü. İnançlıydı. İbadetlerinde titizdi.
Çiftçiydi, her çiftçi gibi tevekkülü bilirdi. Toprağa ve havaya bakan insanlardandı.
Bir duası da elden ayaktan düşmeden, kimseye yük olmadan 75 yaşında bir namazın ardından can vermekti.
Öyle oldu, duası gibi can verdi.
Sabah işe gitmeden evimin telefonu çaldı. Babamın ölüm haberini alınca öylece dona kaldım.
Ankara’dan Karaman’a geldim. İmamla birlikte cenazesini yıkadığım babamı bir ikindi sonrası toprağa verdik.
Önceki gün ölüm yıldönümüydü.
Otuz iki yıl olmuş.
Ölülerimizi hayırla anmamız, onları öyle hatırlamamız istenmiş.
Hayırla anılmayı en çok babalarımız hak ediyor.
Babam aklıma düştü mü dua ederim, rahmet dilerim.
Eğer uygunsam Can Yücel’in “Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim” şiirini kendi sesinden mutlaka dinlerim.
Babam, kendisi ve ahlakı güzel olan adamlardandı.
Allah rahmet eylesin.
Eylül hüzündür.
Herkesin ağlamaya ihtiyacı vardır.
Babam öldüğünde ağlayamadım.