Beklentilerimiz, hayattan ve bizimle bir şekilde bağı olan insanlardan umduklarımızdır.
Beklenti geçmişin, an’ın duygu durumu değildir, geleceğe dair umutlarımızı içerir.
Anılarımız ise geçmişimizin bizde iz bırakan birikimleridir.
Anılarımızın çoğalması beklentilerimizin önünde set oluşturur.
Anıların zenginliği umudu yok etmez ama beklenti kapılarını bir daha açılmamak üzere tek tek kilitler.
20, 25, 30, 35, 40, 45 ve 50’li yaşları ömür çizgisinin basamakları olarak ele aldığımızda, her basamağın beklenti ve umut çıtası bireyden bireye değişiklik göstermekle birlikte yüksektir.
Eş, iş, ev, otomobil, mal, mülk, makam, itibar, sevgi, eğitim, arkadaş ve dost edinme çabaları, her yaş basamağında herhangi bir birey için beklentidir.
Beklentilerin elde edilmesi çabası da bireylerde farklı biçimde tezahür eder.
Emek vermek, çalışmak, zaman ayırmak, fedakarlıkta bulunmak, beklenti çabalarımızdandır.
Hırs, başkalarının omuzlarına basma ve çabaların sınırlarının dışına taşma, tamah ve aşırılıklar beklentilerin gerçekleşmesi için kullanılan zehirlerdir, dopingdir.
Umut ve beklenti bitmez, hayat bu ikiliye sürekli can suyu verir.
Umut ve beklenti ağacı asırlık çınarlar gibidir. Her bir dalı güneşin ve rüzgarın, yağmurun ve karın, baharın ve yazın tadını çıkarmak için kökünden çektiği öz suyunu, her yana uzattığı dallarının en uç noktalarına gönderir. Bu işlemler yorucu gelmez. Belki haz veya keyif verici olabilir.
Çınarın kökleri öz suyu deposudur. Yorulmak, usanmak, bıkmak ne demek? İlk yaş basamaklarında her yıl dalları daha yukarılara, daha yukarılara yükselir.
Öz suyu bazen dışa taşar, gölgesinin eksik olmadığı çınarın zeminini ıslatır.
Bu dev çınar, çoğu bireyde belli bir yaştan sonra boy atmaz olur. Zamanla çınarın formu değişir, bir dönem gelir çınar makiye evrilir.
Dev çınar, koşulları uygunsa güneşten yararlanmıştır, karda, yağmurda ıslanmıştır, baharla canlanmıştır, sonbaharda yapraklarını dökmüştür.
Eski çınarlara bakıp, geçmişinde tehlikeden azade bir dev algısına kapılmayın.
Çınar; her rüzgarda keyifle ıslık çalmadı. Fırtınalar da gördü, bu fırtınalar en yukarıdaki dallarından birini aldı.
Çınar, yağmurların bereketiyle gürbüzleşti. Yağmurun yoldaşı yıldırımlar bu gürbüzlükten hissesini almayı unutmadı.
Kuraklık oldu, çınar bir yanını gözden çıkardı, sakındığı yanına bir balta indi.
Koca çınar, maki gibi kaldı. Güneşi alıyor, yağmurda ıslanıyor, fırtınalar yaşıyor, yıldırımlar görüyor.
Eski günlerdeki kadar görkemli olmadığı için kaybettikleri az oluyor.
Beklenti çoğaldıkça hayal kırıklığı artar.
Hayatın sunduklarını kabullenmek daha mı huzurlu bir ömür sunar?
Olgunluk yaşları anılara sarılma zamanı.
Anılar emek istemez. Çünkü verilmiş emeğin meyvesidir.
Anılar tazedir, yaşınızı dikkate almaz.
Anılar sevinç yumağıdır, gözlerimizde ışıldar.
Anılar hüzün bulutlarıdır, içimize yağar.
Anılar çocuktur, her yaramazlığı mübah görülür.
Anılar gençtir, deli doluluğu dizginlenmez.
Anılar iz bırakır, en derinimize işlemiştir.
Anısı çok olanın beklentisi az olur.
Anı biriktirenin serveti eksilmez.
Anı biriktirmenin ilk koşulu an’da yaşamak, an’ın değerini bilmek ve an’ın hakkını vermektir.
Kişisel anılar dost halkasını, toplumsal anılar kardeşliği çoğaltır.
Beklentinin hayal kırıklığını yaşamak yerine anıların yumuşak kucağını tercih ederim.