Övgüye değer, yüz güzelliği, temiz ve berrak...
Bu nitelikler, dünyanın en güzel sözcükleri arasındadır.
Hangi dilde olursa olsun, nasıl yazılırsa yazılsın, telaffuzu şiirsel, içeriği derya olan sözcüklerdir.
Bu sözcükleri, 86 yıllık ömründe kirletmeden, lekelemeden taşıyan, gittiği diyara götürürken, geride bıraktığı yakınlarına da en az kendisindeki kadarını miras bırakan Karaman’ın rind-meşrep insanını yad eden bir grupla geçirdiğim bir günü anlatmak istiyorum.
Övgüye değer, yüz güzelliğine sahip, temiz, berrak ve rind-meşrep dediğim insan, hepinizin iyi tanıdığı, adını hürmetle andığı, Karaman adlı koca çınarın gölgesinde hayat sürmüş Ahmet Talat Duru’dur.
Bir gönül insanı olan Rahmetli Ahmet Talat Duru, yüzlerce gönül dostunu, ölümünden 11 ay sonra Karaman Mehmetbey Üniversitesi Salonu’nda buluşturdu. Gecenin onur konuğu, büyük büyük büyük dedesi Yunus Emre idi.
Yunus Emre’nin olduğu yerde, adının, sözünün zikredildiği yerde duruluk vardır, berraklık vardır, hoşluk vardır, insanlık vardır.
17 Kasım 2018 Cumartesi akşamı, Karaman Mehmetbey Üniversitesi kampüsünde Yunus’ça Ezgiler vardı. Yunus’a saygı duyan gönül erleri vardı. Ahmet Talat Duru’yu sevenler vardı.
Geceyi, geceye katılanları, müziği, ezgiyi, ev sahipliğini, vefayı uzun uzun yazacağım.
İzninizle, önce benim tanıdığım Ahmet Talat Duru’yu anlatacağım.
Ahmet Talat Duru, öncelikle ilkokul arkadaşım Berrin’in, hep nezaketli, güler yüzlü Ziya ve Rıza kardeşlerimin babaları olduğu için benim nezdimde kıymetli ve hürmete layık insandır.
Karaman’a senede 2-3 gün gelebildiğim yıllarda yolda, sokakta mutlaka karşılaştığım insanlardan biri Talat Amca olurdu.
Boy ortalaması erkeklerde 170’in altında olan Karaman’da kendi kuşağının en uzun boylularından Talat Amca’yı görmemek mümkün değildi. (Duru sülalesi uzun boyludur. Durular’ın Yunus Emre yakınındaki evlerine komşu ailelerin erkekleri de uzun boyluydu. Güneş Gürşen, Büyüktalaş ailelerini hatırlıyorum.)
Talat Amca edep timsaliydi. Uzun boyunu, oruçlunun yanında yemek yemekten kaçınan anlayışlı insanlar gibi, saklarcasına başı önde, boynu bükük, sırtı hafif kambur yürürdü. Mütevazılığı ve saygısı geçtiği yerde iz bırakırdı. (Sevgili İhsan Duru bu haliyle ağabeyine ne çok benziyor.)
Bu tavır ve duruş, Talat Amca’da 50 yıl önce de böyleydi, ömrünün son demlerinde de böyleydi.
Beni tanır mıydı, bilmiyorum. Zeki ve dikkatli insanlardandı. Tanıdığını düşünürüm. Karşılaştığımızda, başı eğik, geniş ve uzun adımlarla yürürken iri gözleri gözlerimi hedef alır, tebessüm ederdi. Sonra başını bir derviş edasıyla kalbine doğru biraz daha eğerek selamlardı. Ben de durur, tebessüm ederek selamına mukabelede bulunurdum.
Çocukluğumdan itibaren tanıdığım ve hürmet ettiğim insanlardandı.
Asalete inanıyorsanız, Karaman’ın asillerindendi. Dervişliğe inanıyorsanız, Karaman’ın gönül erlerindendi.
Sevgili Okur:
İnsan kimi seviyorsa ondan izler taşır, onun kokusunu, onun sözlerini taşır. Kişi sevdiğiyle beraberdir. Kiminle beraberseniz, siz de biraz o kişisinizdir.
Ahmet Talat Duru, Yunus Emre aşığıydı. Derviş Yunus’tan izler taşımasından, sözler taşımasından huy taşımasından daha doğal ne olabilir?
Talat Amca’yı Karamanlı benden daha iyi tanır. Ben hatırladığım kadarıyla aktarabiliyorum.
Karaman’la ilgili yazılarının takipçilerindendim. Beğenerek okurdum. Karaman’ın “Bellek”i idi. Bu özelliğinin, hafızasından mı, notlarından mı kaynaklandığını bilmiyorum. İkisi de olabilir.
Kullandığı sözcükler, cümle yapısı, Karamanlıların konuşma biçiminin yazıya dönüşmüş haliydi.
Nehir Söyleşi yapılacak insanlardan biriydi. Böyle bir çalışma yapılsaydı Karaman, son 70 yılının güvenilir belgelerine sahip olurdu. Üstelik bu söyleşiyi bir gün ben yapmalıyım diye, hayal kurardım. Kısmet değilmiş. (Duru Ailesi’nin ve Karaman’da başka bir kaç ailenin daha öyküleri yazılmalı. Geciktikçe ne çok anı, ne çok insan unutuluyor.)
Vasiyet ve Vefa
Ankara Karamanlılar Derneği Türk Sanat Müziği Korosu’nun Ahmet Talat Duru anısına Yunus’ça Ezgiler Konseri, başkanımız Veli Bozkır’ın vefasının meyvesidir. Bir de evlatlarının babalarına duydukları saygının ve sevginin yansımasıdır.
Vefatına kadar hastanede Talat Amca’yı ve çocuklarını yalnız bırakmayan Başkan Bozkır, derneğimizin ilk yönetim kurulu toplantısında, konuyu gündeme getirdi.
Talat Amca’nın ameliyata girmeden, Yunus Emre’ye sahip çıkılmasına yönelik talebini vasiyet kabul eden Veli Bozkır, Karaman’da Yunus Emre’nin eserlerinin seslendirileceği bir konser verilmesi önerisinde bulundu.
Bununla da yetinmeyip, Ahmet Talat Duru’nun bazı şiirlerini kıymetli bestekarlarımızdan Hüseyin Soysal’a verdi.
Duru ailesiyle irtibata geçildi. Konser için zemin hazırdı.
Mübadele ile Selanik Drama’dan Anadolu’ya dönen bir ailenin Bursa’da doğan, ama kökeni Karamanoğulları’ndan olan çocuğu Hüseyin Soysal, Ahmet Talat Duru’nun Son Yolculuk şiirini okur okumaz çarpıldı.
Kıymetli bestekarımızın ifadesiyle Son Yolculuk, Yahya Kemal Beyatlı’nın Sessiz Gemisi’ni çağrıştıran bir şiirdi.
Bestekar Hüseyin Soysal, Sonsuz Yolculuk’un bestelenmesi sürecini bana şöyle anlattı:
“Ölümünü hissedip bu duyguyla şiir yazan tek şair Yahya Kemal Beyatlı’dır. Sessiz Gemi şiirini duymayan yoktur. Beni çok etkileyen şiirdir.
Ahmet Talat Duru’nun Son Yolculuk şiirini okuyunca ürperdim. Farklı bir Sessiz Gemi şiiri gibiydi.
Sanki ölümü hissetmiş, bu duygularla yazmış, dedim. Saba makamında ağıt olarak besteledim. İlk mısralardan itibaren çok etkileyici bir şiirdi. Şair, ölümünü görmüş, şiiri öyle yazmış gibi anlatım vardı. Beste bir anda doğdu. TRT repertuarına vereceğim. Kalıcı ve sevilecek bir eser olacağına inanıyorum.”
İnsan ölümlü, eser kalıcı. Müzik eserleri, yüreğe gider, duyguları ateşler.
Rahmetli Ahmet Talat Duru’nun, Hüseyin Soysal tarafından Saba-Ağıt- makamında bestelenen ve ilk kez bestekarı tarafından Karaman’daki konserde seslendirilen Son Yolculuk şarkısı sanat severlerce ayakta alkışlandı.
Geceye damgasını vuran ve Rahmetli Ahmet Talat Duru’nun adını unutulmazlar arasına aldıracak çaptaki şiirini okuyun ve lütfen cep telefonu, tablet, bilgisayarda veya çıktı alıp, cüzdanınızın bir köşesinde saklayın.
Ama önce Yunus Emre’nin Hey Benim Ömrüm Kuşu şiirini bir okuyun.
Son Yolculuk, Yunus’un bu şiirinin günümüzdeki yalın söylenişidir. Ahmet Talat Duru’nun Yunus Emre’nin takipçisi ve aynı gönül dilini kullanan torunu olduğunun farkına varacaksınız.
Dedim ya, insan sevdiğinden izler taşır, sözler taşır, huy taşır.
Hey benim ömrüm kuşu, kanda varasın bir gün
Ecel arayı görür, ele giresin bir gün
Gele göğüse kona, tenin tutuşa yana
Bir kadeh şerbet suna, içe kanasın bir gün
Görmeğe gelenleri, hal hatır soranları
Sevgili yarenleri, görmez olasın bir gün
Yarenlerin geleler, seni tacilleyeler
Soyalar tonlarını, uryan olasın bir gün
Aşık Yunus nidesin, acep kanda gidesin
Erenler meclisine, girmez olasın bir gün
(Tamamını Burhan Toprak’ın Yunus Emre Divanı’ndan okuyabilirsiniz.)
Son Yolculuk
Uzun bir rüyaya bakan o gözler
Yeni alemine dönmüş gidiyor
Ruh bedenden uçmuş sessiz sedasız
İlahi kanuna uymuş gidiyor.
Bürünmüş beyazdan elbisesine
Yakınlarının feryat sesine
Ayrılık güftesinin son bestesine
Aldırdığı yok susmuş gidiyor.
(Devam edecek)