Yavaş hareket eden, sessiz, sakin bir çocuktu. Ailesi, böyle olacağını öngörmüş gibi, ona Mülayim adını verdi.
Mülayim, okula başladığında ve sonraki günlerde yavaşlığını, sessizliğini, sakinliğini korudu.
Anne ve babası, bir süre sonra Mülayim’e kızdıkça “Bön” demeye başladı.
Mülayim’i arkadaşları yavaş olduğu gerekçesiyle takım oyunlarında istemediler.
Öğretmeni de okuması, yazması yavaş olduğu için, ödevlerini yetiştiremeyen, söylediklerini yazamayan Mülayim’i “bön müsün çocuğum” diyerek azarladı.
O artık Bön Mülayim’di.
Evde anne, babası, okulda arkadaşları ve öğretmeni Mülayim’e daha sık “bön” demeye başladılar.
Öğretmen, bir gün Mülayim’in annesini okula çağırdı. Anneye, “Çocuğunuz çok yavaş. Yazılarını bile yetiştiremiyor, çok yavaş okuyor. Bu haliyle diploma alamaz. O, bön” dedi.
Anne, öğretmenin söylediklerini kocasına anlattı.
Babanın yanıtı, “Ne yapalım. Zaten önümüzdeki ay Karaman’a taşınacağız. Orada düşünürüz” oldu.
Aradan 25 yıl geçti.
Mülayim’in öğretmeni de emekli oldu, Karaman’a yerleşti.
Öğretmen, parkta yürürken kalp krizi geçirdi. Hastaneye yetiştirildi. Acil ameliyata alındı.
Karaman’da bu ameliyatı yapacak tek bir cerrah vardı. Haber verildi. Cerrah hızır gibi yetişti. Hemen müdahale etti, operasyonu başarıyla tamamladı.
Öğretmen gözünü açtığında, karşısında yakışıklı ve genç bir cerrah vardı. Cerrah, eskiden tanıyormuş gibi, elini tuttuğu öğretmene gülümsüyordu.
Öğretmen teşekkür etmek istedi. Ama nefes alamadı ve yüzü morarmaya başladı.
Bir şey söylemeye çalıştı. Sonuna kadar açtığı gözlerini cerraha dikti. Cerrahın avucundaki elini çekip kaldırmak istedi. Ama gerisi gelmedi.
Öğretmen ölmüştü.
Cerrah, bizim Mülayim olmasın, dediğinizi duyuyorum.
Ne alaka!
Cerrah, çok başarılı geçen ameliyattan sonra hastasının ani ölümünü anlamaya çalışırken ne gördü dersiniz...
Odaları temizleyen Bön Mülayim, solunum cihazının fişini çekmiş, yavaş hareketlerle elektrikli süpürgenin fişini prize takmaya çalışıyordu.
Bu öykünün gerçek olup olmadığına, yazının devamını okuduktan sonra karar verin.
Sözcükler Davranışlarımızı Etkiliyor
“İnsanı sözcükler inşa eder” tümcesini çok iddialı bir söz olarak değerlendirebilirsiniz.
Beslenme uzmanlarına göre, “İnsan ne yerse odur. Sağlıklı beslenme konusunda sık kullanılan bu varsayım, bilim adamlarının büyük bölümü tarafından kabul görmektedir.
ABD’nin Yale Üniversitesi’den Sosyal Psikoloji Profesörü John Bargh, bir deney yaptı. Deney, “Duyduğunuz kelimeler neyse siz o’sunuz” şeklinde ifade edilebilecek bir sonuç verdi.
Toplumsal yargı, motivasyon ve davranış üzerine araştırmalar yapan John Bargh’un deneyinde, denekler bir odaya alındı.
Bunlar iki gruba ayrıldı. Gruplara sadece dört sözcük verildi ve bu sözcüklerden tümce oluşturmaları istendi.
Bir gruba, “yaşlı, yürür, bahçe, yavaş”, örneğinde olduğu gibi yavaşlıkla ilgili sözcükler verildi.
Diğer gruba, “hızlı, çevik, gençler, yaşıyor” benzeri hızlılıkla ilgili sözcükler verildi.
Sözcük oluşturmaları için deneklere, odadan çıkabilecekleri söylendi.
Deney, bu aşamada başladı.
Prof. Dr. John Bargh, deneklerin odadan çıkış hızlarını ölçtü.
Yavaşlıkla ilgili sözcükler verilen gruptaki deneklerin, kapıya doğru yavaş, hızla ilgili sözcükler verilenlerin ise hızlı yürüdüğü saptandı.
Bitmedi.
Prof. Bargh, aynı deneyi bu kez, “kibarlık” ve “kabalık” sözcükleriyle yaptı.
Sonuç, değişmedi.
Kibarlık grubu denekleri, iki kişi konuşurken, o kişilerin konuşmalarını kesmeden bekledi.
Kabalık sözcükleri verilen denekler ise karşısındakilerin konuşmalarını hemen kesti.
Deneyden hisse: Sözcükler insanlar fark etmeden davranışlarını etkileme gücüne sahip. Üstelik bir kaç dakikada.
Yaşam boyu maruz kaldığımız sözcük sağanağından kim bilir ne yaralar aldık?
Arşimet’in ünlü sözüdür; bana bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım.
Bu deneyin sonucuna göre, “bana istediğim sözcükleri verin insan davranışlarını değiştireyim” denilebilir mi?
Düşünmeye değer.
Bilgi yeni mi?
Hayır. Deney yeni ama saptama çok eski.
Hepimizin bildiği, “Bir insana 40 gün deli dersen deli olur” sözünün güncel versiyonu.
Bön Mülayim öyküsü size uydurma gibi mi geldi?
Tatlı Dilli Olmak
Anneler, babalar, öğretmenler, hocalar, idareciler, sözcüklerinizi dikkatli seçin.
Sözcüklerin, davranışları etkileme gücü olduğunu duydunuz.
Siyasetçiler, yerel seçimlerde aday olanlar, sözcüklerinizi dikkatli seçin.
Sözcüklerin insan davranışlarını etkileme gücü olduğunu artık biliyorsunuz.
Her sözcük, davranışlarımız üzerinde etki bırakıyor.
Deney sonucunda, bu etkinin anlık mı, kalıcı mı olduğuna ilişkin bulgudan söz edilmemiş.
Dinimiz çeşitli ayetlerde, bizlerden gönül alıcı, ruhu dinlendirici, teselli edici, iltifatkar, tatlı, güzel, yerinde, uygun, yumuşak, edep ve nezakete uygun sözcükler kullanmamızı ister.
Pozitif, güzel, yararlı, duygusal sözcükler konuşmalarımızda daha çok yer alsın.
Tatlı dilli, güzel sözlü insanlarla dost olalım ki onların sözleri davranışlarımızda etkili olsun.
Yağmur, kuru toprağı nasıl yumuşatırsa, güzel sözcükler insanı benzer şekilde yumuşatıyor.
Ya hayır konuş ya da sus.