Bu sabah (Pazar) kahvaltısı sonrası sosyal medyada gezinti yaparken bir hikâye dikkatimi çekti.
‘Guguk Kuşu’
En tehlikeli ve en sinsi bir kuş türüymüş.
Gözüne kestirdiği bir yuvanın etrafında dolanır (Saksağan, İspinoz ve Ötleğen vb), kuşların kuluçkaya yatmasını bekler, uygun zamanı kollar, hedef seçtiği yuva boş bırakıldığı anda gelir, kaşla göz arasında bir yumurtayı yuvadan atar ve kendi yumurtasını onun yerine yerleştirir, pırrr gider.
Guguk yavrusu kendisini oraya monte eden annesi kadar tehlikeli, annesi kadar sinsidir. Hangi yuvaya bırakılırsa bırakılsın, kabuğunu öbür yumurtalardan en az bir gün önce kırar, bir gün önce doğar.
Veee doğar doğmaz…
Uygun zamanı kollar, yuva boş bırakıldığında öbür yumurtaları ittirir kaktırır yuvadan dışarı atar.
Böylece yuvanın gerçek evlatları imha edilir, guguk yavrusu kendisine ait olmayan yuvanın tek mirasçısı olur.
Kandırıp, yuvasına yerleştiği anasının şefkatini, fedakârlığını, besleme, koruma, kollama, büyütme içgüdüsünü sömürmeye başlar. Vahametin farkında olmayan anne onu besler, besler, besler.
Guguk yavrusu, kedisini besleyen anadan daha iri hale gelince artık işi bitmiştir.
Ne yapar bilir misiniz?
Yuvayı dağıtır ve çeker gider…
Bu hikâyeyi okuyunca, son zamanlarda çevremizde gelişen olaylara bakınca ‘Vay arkadaş, etrafımızda ne kadar Guguk Kuşu varmış’ demeden kendimi alamdım.
Konuya nereden başlasam diye düşündüm ve önce kendi mesleğimden başlayım dedim. Öyle ya ‘İğneyi önce kendine, çuvaldızı başkasına batır’ demiş Atalarımız.
Gazeteciliğe başladığım yıllar (1984) geldi aklıma. O günlerdeki Gazetecilik ile son 10-15 yılda yaşadığım gelişmeler arasında kıyaslama bile yapmak istemiyorum.
Bir Yerel Gazetecinin asli görevi; hem gazetecilik meslek ilkeleri hem de yaşadığı kente olan aidiyet bağlarına sadık kalmayı gerektirir.
Geçmişte oluşan olumsuz bir haber ‘Karaman’a zarar vermesin’ düşüncesi ile kendi içimizde tutulur, ifşa edilmezdi. Şimdi böyle bir kural artık kalmadı.
Artık meslek etiği, memleketin menfaati değil, sadece şahsi çıkar ve şahsi menfaatler gözetilir oldu maalesef. İşin garip tarafı da birçok çevrede bu yola başvuranlar prim görür oldu.
Niye derseniz? ‘Bana dokunmayan yılan, bin yıl yaşasın’ mantığı herhalde(!)
Bu söylediğimi maalesef toplumun her kesiminde görmemiz mümkün. Gelelim siyasete…
Bizim kuşağın bir zamanlar önemsediği bir kavram vardı “Liyakat”
İçini boşalttığımız gün bütün siyasi kurumlar aslında kaybettiler. Bunun farkına bile varamadık. Çünkü guguk kuşları siyasete de dadandı.
Geçenlerde eşim Çoban Ateşi güzel bir laf etti, buraya yazmazsam eksik kalır “Ben artık bıktım kötünün iyisini seçmek zorunda bırakılmaya” dedi. Bu kötünün iyisini kim dayatıyor? Kime soruyorlar? Adaylar hangi kriterler ile belirleniyor? Soru çok! Lakin cevaplar sığ… Çünkü siyaseti de guguk kuşları sarmış görünüyor. Burada okura bir soru bırakıyorum:
Sizce liyakat nedir? Çarşaf çarşaf uzatılan özgeçmişler mi? Teknik beceriler mi? Kazanılmış statü mü? Güzel gülüyor olması mı? (Cevaplarınızı merak ediyorum) Nedir liyakat? Yorumlara yazarsanız sevinirim.
Bugünün toplumunda guguk kuşları her köşe başını tutmuş görünüyor, tepemizden inmiyorlar.
Geçenlerde bir kalorifer peteği değiştirmem gerekti. Bilenler bilir zorunlu kalmadıkça marketten alışveriş yapmam ben… Mahalle bakkalım her zaman öncelliğim. Çarşı esnaflarından fiyat alarak eve geldim. Birinin beş lira dediğine öteki on beş lira diyor. Ortası yok, üç aşağı beş yukarı yok, dürüstlük yok, Ahilik ahlakı yok… İyi de arkadaş şaşırmaya da derman gerek. Örgütlü bir kötülükle mi sınanıyoruz! Vallahi gördükçe, karşılaştıkça sıdkım sıyrılıyor.
Zekanın ürettiği şeyleri özlüyoruz, adabı muaşeret kurallarını özlüyoruz, temiz toplum, temiz siyaseti özülüyoruz, ahlaklı basın, yalansız riyasız iletişimi ve ilişkileri özlüyoruz.
Doğru söyleyeni ilk köyden kovduğumuz gün dadandı guguk kuşları…
Bununla kalsa iyi türüne hayran kaldığımız diğer kuşlar besledi guguk kuşlarını, iflah olur muyuz? Bilmem ama ben havlu atan bülbülleri, gevşek papağanları, kibirli kartalları, bataklık sevdalısı balıkçılları guguk kuşlarını beslediklerini gördüğüm yerde bıraktım.
Bunca zaman okurum-yazarım pirin dediği gibi haddimi bilirim.
İlla bir kuş olacaksa ruhumuz niyetimiz hep zümrüd-ü anka.
Ahmet kardeşim öncelikle Karaman'a değer katan 40 yıllık emeğin için tekrar tekrar teşekkür ederim. Sizin sorduğunuz anlamda ki liyakatü; " Ainesi iştir kişinin laf ı güzaftır" sözü ile tanımlayabiliriz... Mesleki Liyakatten bahsedemeyiz çünkı siyaset ve B. Başkanlığı meslek değildir. Sınırlı sureli bir iştir. Sevgilerimle.
Eee Ahmet bey zamanlama manidar! Günümüzde o kadar çokkk guguk kuşu var ki, siz hangisinden rahatsız oldunuz?
Bir kişinin kendisine verilen bir görevi yapabilirlik özelliğidir liyakat. Günümüzde görevler yapabilirliğe değilde yağcılığa göre verilir oldu.